HÜRRİYET İŞTE BUNUN İÇİN 'BÜYÜK'TÜ
80’li yılların sonuydu. Milliyet’ten tekrar Hürriyet’e dönmüştük. Genel Yayın Yönetmenim Çetin Emeç gece yazı işleri sorumluluğunu da geçirdi bana…
Bu okuduklarınız dönemin Hürriyet’inin büyüklüğünü ve neden büyük olduğunu anlatacak sizlere… Patron henüz değişmemiş yani Erol Simavi gece saat 02.00’a kadar her şey normaldi. Gerekli haber ve fotoğraf değişiklikleri yapıldı, gazete matbaalar da ve İstanbul’da baskıya devam ediyor, yani makinalar dönüyor tıkır tıkır…
O da ne, meslekte ender rastlanacak bir olay üzerimize düşüyor adeta… Kadıköy’de cinnet geçiren bir astsubay silahına sarılarak sokağa fırlıyor ve rast gele ateş açmaya başlıyor… Gürültüyü merak ederek cama çıkan karı koca da silahtan çıkan kurşunlara hedef oluyor . En kötüsü de olay yerinde can veriyor… İşin ilginci ise bizim Kadıköy muhabirimiz meslekte işin üstüne düşmek deriz işin üzerine düşüyor, haberi fotoğraflıyor. Ama ne fotoğraflar, ben görünce küçük dilimi yutuyorum…
Haber özel fotoğraflar sadece bizde tutup sabaha bırakmak da var. Ama bende sabahı bekleyecek sabır yok. Sayfaları yıkıp haberi giriyorum… Saat sabaha yaklaşıyor İstanbul baskıları bitmek üzere… İdareyi arayıp sayfalarda değişiklik yapıldığını yapılan değişikliğin Kadıköy baskılarına girmesi gerektiğini söylüyorum…
Gönül rahatlığı ile evime gidip yatıyorum.
Sonraki gün gazeteye gelip de yapılan değişikliğin Kadıköy baskılarına girmediğini öğrendiğimde kan tepeme çıkıyor. Değişiklik yapılan gazetelerin Silivri’ye dağıtıldı haberi de çıldırmama yetiyor zaten…
Benimle birlikte çıldıran bir kişi daha var! Kim o? Çetin Emeç…
Heyecanı benimle birlikte yaşayıp da en az benim kadar tepesine kan hücum eden adam… Gazeteci yani…
Sonra neler mi oluyor?..
Dağıtım Müdürü ki dönemin en iyilerinden (isim vermeyeceğim), idare müdürü, idare amiri ve işletme amiri kovuluyor… Yanlış okumadınız kovuluyor arkadaşlar… Erol Simavi ve Çetin Emeç döneminde işten kovulmanın tek nedeni gazeteciliğe ihanettir… Ve öyle oluyor…
Günümüzdeki Hürriyet’te işten kovulmaların ve işe alınmaların nedenini anlatmama gerek var mı?
Ve Hürriyet’in neden büyük olduğunu izaha hacet var mı?
Ve bugünkü Hürriyet’i anlatmama lüzum var mı?
Ramazan’da yarıyı geçtik, Bayram’a doğru hızla ilerliyoruz bu haftayı da bir tebessümle kapayalım mı?
Kapayalım bakalım:
ATEŞLİ KONUŞMA
Kürsüye, ekrana biri çıkıp da ateşli konuşmaya başlarsa, ne yapmak gerekir ki?.. Bana kalırsa hemen kuşkulanmaya başlanmalıdır.
Yırtınarak konuşan kişi gerçekleri gürültüye getirmeye uğraşır. Politikada duygusallık, gerçeklerden uzaklaşmanın göstergesidir. Ya da gerçeklerde tutunacak dal bulamayanların feryadıdır.
Uzun yıllar önce nerede okuduğumu unuttum, ancak kendisini unutmadığım bir cümle şöyleydi:
“Adam söylediklerine öylesine güveniyordu ki, fısıltıyla konuşuyordu.”
Biliyorum aklınızdan şu geçiyor “tebessüm bunun neresinde?”
Düşünün ve siz yerleştirin yerli yerine… Buruk da olsa bir tebessüm olabilir…
Sağlıkla kalın efendim…