M. RIDVAN SADIKOĞLU

M. RIDVAN SADIKOĞLU

İNSAN İNSANA EMANETTİR

HZ. İNSAN (2)

Çünkü ilkokul yılları boyunca ödev yapmaktan oyun oynamaya fırsat bulamayan evlatlarımız, ortaokul ve lise seviyesine geldikçe adı her geçen gün değişip, sayıları sürekli artan o meşum sınavlarda bir soru daha fazla yapabilmek için biteviye test çözmekten, açıp birkaç kitap okumaya fırsat bulamıyorlar. 

Bu anlamsız ve bütün bir çocukluğa kast eden maratonun akabinde bir üniversite kazanılıyor, orada başarılı olabilmek için öncekinden çok daha fazla çalışmak gerekiyor ve iş bulmaya yaramayacak bir diploma uğruna, canım gençlik yılları heder ediliyor. 

Âşık olduğu kıza okumak için lâzım olan şiirden fazlasını bilmeyen tarihçi, sınavı geçmek için gerekenin ötesinde tarih bilgisi olmayan doktor, dini kültür, ahlâkı bilgi zanneden ve onları da kopya kâğıtlarıyla mâziye gömen mühendis, şartlar icap etmedikçe mâzisini merak etmeyen bürokrat, okuma yazma bilmeyen çobanların gözyaşlı ibadetlerinin aşk ve zevkinden mahrum ilahiyatçı, Google'dan aparılan malumatla başımızdan aşağı ukalalık boca eden aydın, hülasa medeniyetimizin estetik, zarafet ve muhabbetinden zerre nasibi olmayan bizden habersiz bir dolu “biz” yetişiyor böylece.

Kısaca toparlamaya çalıştığım tüm bu tespitlerden yola çıkarak bu yanlışlara yokmuş gibi yapmaya devam edip yanlışın bir parçası olmak; doğruyu söylemeden, doğruca eylemeden sadece yanlış var diye bağırıp vicdanımızı sahte bir teselliyle avutmak; “birileri artık bu yanlışları düzeltmeli” deyip kenara çekilerek yükü omuzlamanın külfetinden eleştirmenin kolaycılığına kaçmak yerine İl il, İlçe ilçe, okul okul dolaşarak gençlerimizi yeniden bu milli ve manevi dinamiklerle buluşturabilmenin gayreti ve mücadelesi içinde insanlığın önünü açacak, hem kendini hem dünyayı iyi tanıyan, insanlığın yükünü omuzlarında taşıma şuuruyla nefes alıp veren; aldığı nefesi hakikatin sesine, hakikatin sesini insanlığın nefesine dönüştürebilecek diriltici bir ruha sahip insanları yetiştirecek; dünya çağında fikir adamı, sanatçı, bilim adamı armağan edecek insanlara ve kurumlara ihtiyacımızın olduğu farkındalığı içindeyiz.

İnanıyoruz ki; yaşımız, görevimiz, konumumuz, şartlarımız ne olursa olsun yaşadığımız dünyada hepimizin ortak misyonu ve gayesi; insan denen en önemli kutsalın ve dolayısıyla da insanlığın daha yaşanılır bir dünyada hayatını idame ettirebilmesi için toplum ruhuna sevgi, şefkat, rahmet ve merhamet tohumlarının gelecek nesiller yoluyla sağlam atılmasıdır.  Bu yönüyle de öncelikli amacımız; sahip olduğumuz manevi mirasın aydınlığı altında güçlü temellere oturtulmuş kültürümüzü, bugünün teknolojisine entegre ederek kutsallarından ve öz kültüründen ödün vermeden çağdaş yaşamın baş döndürücü hızına ayak uydurabilecek yaşam sistemi kurmak olmalıdır.

Bu bağlamda klasik kalıpları yıkarak; konumu ne olursa olsun insan denen en büyük kutsalı hayatın merkezine alarak modern-vizyoner modelleri hayata geçirebilen; sorgulayan, araştıran, gelişmelere ve evrensel değerlere açık, teknolojik ve bilimsel kapasiteyi özümsemiş, istikrarlı, yere sağlam adımlarla basabilen daha güçlü ve ekonomik bağımlılığı olmayan hem ülkesine hem de insanlığa yararlı; donanımlı, kalifiye bireyler yetişmesini sağlamak ortak paydamız olmalıdır.

İnsanımızı üzerinde oturduğumuz manevi mirasın farkındalığını yakalayabilmeleri, bu farkındalığı hayatlarına yayabilmeleri adına; ilgi, istidat ve kabiliyetlerince becerikli kılmak; sanat ve estetik yönlerini geliştirebilecek, yeteneklerini ortaya çıkartabilecek fırsatlar sunmak amacıyla projemiz benzeri girişimlerin onlarla duygusal bağ kurmak adına çok önemli bir rolü var. Çünkü yapılan söyleşilerle birebir kontak kurabilme imkânının yansıra, anmış olduğum kültürel mirasın ışığında insanımızı ahlaki ve milli değerler eğitimiyle yeniden buluşturabilme imkânı da yakalanabiliniyor..

Evet, kabul ediyorum;

Teknolojinin baş döndürücü hızı karşısında manevi değerler silsilemize ait ipin bir kısmını elimizden kaçırmış olabilir; kaçırdığımız bu iple birlikte bazı insanlarımızı anlık öfkeleri, hezeyanları, yanlışları nedeniyle toplumun dışına itmiş olabiliriz. Ama hala ipin diğer ucu elimizde olduğuna göre mutlu, huzurlu, geleceğe umutla bakan, hayallerinin peşinden koşma cesaretini gösteren, modernize olmuş bir kimlikle geleceğe ışık tutan çalışmaları hep birlikte yürütmeliyiz. 

Bu nedenle de ilk etapta sayıları milyonları bulan ve toplumumuzun yarınını inşa edecek olan ortaöğretim gençliğimiz; bununla eş zamanlı olarak da ziyaret edilecek illerde sayıları yüzbinleri bulan ve hayatlarının kırılma anlarını yaşayan, toplumumuz tarafından “kader mahkumu” olarak addedilen insanlarımıza edindiğimiz misyon çerçevesinde kucaklayabilmek ve aynalarla oluşturduğumuz çembere suretimizi yansıtabilmek adına çağdaş yarınlarda özünce parlamalarını sağlamak için hep birlikte çaba sarf etmemiz gerektiğine inanıyoruz. 

Zira manevi açıdan gelişmiş, sabitelerine, ruh köklerine yürekten sahip çıkan bir ülkenin geleceğini hiçbir maddi güç yok edemez. Fikri birikimi güçlü, ruh kökleri muhkem, istikameti sağlam bir toplum bugün kaybediyor görünse de geleceğini mutlaka kazanacaktır.

Bu görevin sadece eğitim, adalet ve ıslah kurumlarına ait olmadığı; bunun gerek bireysel gerek kurumsal bazda ayrım gözetmeksizin birlik ve beraberlikle başarılabileceğinin farkındalığıyla, ekonomik kalkınmanın yanı sıra dünyaya yaklaşık bin yıl hükmeden ecdadımızın izince ait olduğumuz manevi mirasa sahip çıkmak adına farklı bir rol üstlenerek toplumsal sorunların çözümüne katkı sağlayan, toplumun ve insanımızın geleceğine ışık tutmaya çalışan projemizde öncelikle gençlerimize, eş zamanlı olarak da parmaklıklar ardındaki yüreklere dokunma arzu ve telaşındayız.          

Bu düşünce sarmalı içinde de; insanlığın önünü açacak, hem kendini hem dünyayı iyi tanıyan, insanlığın yükünü omuzlarında taşıma şuuruyla nefes alıp veren; aldığı nefesi hakikatin sesine, hakikatin sesini insanlığın nefesine dönüştürebilecek diriltici bir ruha sahip insanları yetiştirecek; dünya çağında fikir adamı, sanatçı, bilim adamı armağan edecek insanlara ve kurumlara ihtiyacımızın olduğu farkındalığı içindeyiz.

Günümüz cenderesinde ülkemizin yeryüzündeki tüm mazlumlar adına bir umut olduğu inancıyla yarınımızın teminatı ve sahibi gençlerimiz başta olmak üzere çeşitli sebeplerden dolayı cezaevinde bulunan tutuklu ve hükümlülerin de, tahliye edildiklerinde günlük hayata kolay adapte olmaları, toplumdan dışlanmamaları, tekrar suça yönelmemeleri ve topluma yeniden  kazandırılmaları hususunda adaptasyona yönelik manevi kazanımlarını hayata doğru yönden ve gerçekçi bakmalarını sağlayacak öğretici ve eğitici bilgiler kazandırmak amacıyla ekip ruhu içinde il il, ilçe ilçe, kurum kurum dolaşmayı hedeflediğimiz bu yolda varlığınıza, maddi manevi desteklerinize ve en çok da dualarınıza ihtiyacımız bulunmaktadır. 

Zira biliyoruz ki, sağ el sol elle birlik ise anlam kazanır. Bu anlam bütünlüğüne ulaşmak için de farklılıklarımızı bir tarafa bırakarak “insan” denen kutsalı sahiplenmek; bütünleşmek ve kenetlenmek, doğrularda kalabalıklaşmak zorundayız.

Müebbet muhabbetle…

(Bitti)

<