NURAY ÇAĞLAR

NURAY ÇAĞLAR

İçimiz dışımız temiz (!)

Biz içimiz dışımız temiz milletiz…

Yani sadece bedenen ve ruhen değil , bedenimizin içi de tertemizdir..

Yani vitrini gösterişli dükkanın içini gibi, içimizi pislik götürmez…

Gayet de ciddidir sözlerimiz,

Şaka değil, harbiden gerçek, içimizde çamaşır suyu ile dezenfekte edip temizleniriz…

Nasıl mı?

İşte orası biraz karışık… Son günlerde basına yansıyan haberlerden öğrendik bizde bunu..

Önce korktuk sonra bir şey olmayacağını anlayınca soluklandık…(mı… dediklerine göre yavaş yavaş ölüyormuşuz)

Hep söyleriz ya; Türkiye’nin en büyük sorunu toplumsal dejenerasyondur…

Ticari ahlak vicdanla birlikte  beynimizi ruhumuzu terk edince yapılmayan ahlaksızlık kalmıyor. Vicdanlarda ise zerre  sızı duyulmuyor..

İşte size basına yansıyan bir haberden satır başları:

Yiyeceklerde insan sağlığını tehlikeye atacak hileler yapıldığını sık sık duyuyoruz. Ekmekten yumurtaya, zeytinyağından süte pek çok üründe rastlanan bu tehlike insan sağlığını tehlikeye atıyor. Geçtiğimiz haftalarda ise çiğ süte çamaşır suyu katılması gündeme geldi. Duyanları hayrete düşüren bu hile karşısında uzmanlar da dikkatli olunması konusunda uyarılarda bulundu.

Uzmanlara göre; “Çiğ süt doğası gereği doğru koşullarda saklanmadığında hızla bozulmaya yatkındır. Çoğu sokak sütü veya siparişle çiğ süt satanlar bu koşulları sağlayacak alt yapıları veya bilgileri olmadığı için sütün bozulmasını engellemek amacıyla süte çamaşır suyu veya hidrojen peroksit gibi insanlarda sağlık riski yaratan kimyasallar koyarlar. Yani amaç tamamen maddi çıkar”

Bilimsel  söylemlere göre; çamaşır suyu süte katılması durumunda, çiğ sütte yer alan ve sütün bozulmasına yol açan mikroorganizmaları öldürülmesini ve dolayısıyla çiğ sütün kesilmeden daha uzun süre korunmasını sağlar.

Yine verilere göre; Süt üretiminde temel ilke sütün sağlıklı hayvandan sağılması, el değmeden, kapalı sistemler aracılığı ile ve hızla toplama tanklarına aktarılarak 4 derece ve altına kadar soğutulması gerekiyor. Ancak ne yazık ki, ülkemizde üretilen sütün neredeyse yarısı (yıllık 9-10 milyon ton) herhangi bir denetim ve kontrol mekanizmasına dahil değil. Vicdanını süresiz tatile gönderen bazı paragözler de denetimsiz süt üretimlerinde çiğ sütün kesilmeden satışı ve dağıtımının yapılabilmesi için korkunç hilelere baş vuruyor.

Bu vicdansız hokkabazlar; bu amaçla, soda külü, hidrojen peroksit, çamaşır suyu gibi kimyasalları hiç çekinmeden süte katabiliyor.

Sütü kaynatmakta beyhude. Kaynatmak çamaşır suyunu sadece ısıtıyor yani tehlike ve iç temizliğiniz  sürüyor..

Elbette bu vicdanlarını cüzdanına saklayan insanlık düşmanlarının, bu sütü  çoğunlukla bebeklerin içtiğini biliyor.

Aslında bu tür hilebazlar namuslu süt  üreticilerinin de ekmeğiyle oynuyor.

Çünkü bu hileleri bulup ortaya çıkaranlar süt işleme fabrikalarının sahipleri…

Yani toplum sanayinin pastorize süt ürünlerine yöneltmeye çalışıyor…

Onlara da ne kadar güvenilir pek bilinmez…

İçlerine koydukları “koruyucu madde”lerin bazıları çamaşır suyunda da tehlikeli…

Hem pastorize sütten yoğurt bile yapmak neredeyse imkansız…

Hatta çakılmasın diye içinde glikoz şurubu konmuş olanlar bile var…

Son tahlilde söylenecek şey şu;  biraz insaf, biraz vicdan…

Kazandığınız para helal mi şimdi?

Gerisini söylemeyelim…

<