İdam
On dokuzuncu yüzyılın son yazında İzmir’deki paşa dedesinin konağında doğar Ali Adnan. Paşa dedesi rahmetli olunca yüklü bir para ile Aydın’daki çiftlik miras kalır. Çocukluğu ailedeki erken kayıplar sebebiyle mutsuzluk ve yalnızlıklarla geçer. İşgal yıllarında önce Kuvayı Milliye’nin, sonra düzenli ordunun bir neferi olarak hizmet eder. İstiklal madalyasına hak kazanır.
Asker dönüşü kendini, yakın arkadaşı Ethem ile birlikte, sahibi olduğu Çakırbeyli çiftliğine adar, kısa zamanda meşhur bir toprak ağasıdır. Azimlidir, Aydın’a gelen Gazi Mustafa Kemal’den kısa bir görüşme ayarlamasına rağmen kendisini saatlerce dinlettirir. İzmir’in ünlü ailelerinden Evliyazadelerin kızları Berrin’le evlenir. Eşinin tek bir isteği vardır. Akrabalarından meşhur ittihatçı Doktor Nazım siyasetle yoğun şekilde uğraştığı ve Gazi’ye suikast davasında idam edildiği için siyasete girmemesi… Ancak Serbest Cumhuriyet Fırkası lideri ve Gazi’nin yakın arkadaşı Fethi Bey'in önerisi üzerine eşini ikna ederek partinin Aydın il başkanı olur.
Parti kendisini feshedince, Cumhuriyet Halk Fırkası Aydın mebusu olarak 1931'de meclise girer, yakın arkadaşı Ethem ise Aydın Belediye Başkanı olur. 1946’da Cumhuriyet Halk Partisi'nden ayrılarak üç arkadaşı ile birlikte Demokrat Partiyi kurarlar. 1950 yılında yapılan seçimlerde iktidarı elde eder. İktidarı ile birlikte siyasete müdahale etme eğiliminde olan ordu mensupları tarafından tehditlerde başlar. Ordunun alt kadroları üstsubay kademesi içindeki yığılmadan ve terfilerin belirli bir sisteme bağlanmamasından dolayı huzursuzdur. Ordu içinde darbeye yönelik ilk oluşumlar filizlenmektedir.
Dış politikada Yunanistan'ın Kıbrıs’ı kendisine bağlamak istemesi sorununa, çarpıtılmış haberlerle halkın galeyana gelip azınlıklara ait bina, ibadet ve eğitim yerleri ile mezarlıkların tahrip edilmesi olayları eklenince kendisi ve hükümeti çok yorulmuştur.
Bu yorgunluk ve iktidarın gücü, görüş ve davranışlarıyla çevresine, dostlarına ve hasımlarına karşı tutumları ile onu oldukça değiştirmiştir. Adeta, milletin başına diktatör kesilmiştir. Meclis tanımamakta, kural tanımamakta, anayasa ve yasaları hiçe saymaktadır. Ne vakit nerede olacağı, ne yapacağı, kiminle buluşacağı ve ne konuşacağı bilinmemektedir.
Kendisine “Artık yeter! Bu gidiş iyi değil, bu gidişi düşünmen lazım…” diyenlere O, “Millet benimle beraber, milletin istemediği ben değilim, sizsiniz..” demektedir.
Ekonomi her geçen gün kötüleşmekte, hayat pahalılığı dar gelirlilerin tahammül sınırlarını aşmaktadır. Dış borçlanma artmasına rağmen tesislerin hammadde ve yedek parça talepleri aksamaktadır. Antidemokratik kanunları kaldıracağını söyleyen O, yeni antidemokratik kanunlar koymaktadır.
Ordu, üniversite ve basın tedirgin, kırgın ve kızgındır. Çünkü iktidar, kendini memleketin tek sahibi addederek çok partili mücadeleyi bir kan davası haline getirmiştir. Siyasi ilişkiler sürekli sert ve kavgalı, zaman zaman da ağır hakaretlere varacak şekilde olmaktadır
Irak'ta içli dışlı olduğu hanedanın askeri bir darbeyle devrilmesi, Kıbrıs görüşmeleri için Londra'ya gittiği uçağın ormanlık alana düşmesi, üniversitelerdeki öğrenci olayları, ülkedeki kaos ortamı onun zayıf olan psikolojisini iyice yıpratmıştır.
İhtilalin ayak sesleri duyulmaktadır. Köyüne yolu, suyu, makineyi, işi ve parayı götürdüğü, anneleri ve babaları için gece ve gündüzünü adadığı Mehmetçiğin kendisi için kötülük düşünmeyeceğine inanmaktadır. Yine de siyasi ve ekonomik çıkmazların yoğunluğu üzerine “İstifaya hazırım!” demiş, Cumhurbaşkanı Bayar, su geçerken at değiştirilmesini uygun görmemiştir.
Halkından moral bulmak için Eskişehir’e gider. Havaalanında selamlaşmak istediği havacı subayların sırtlarını dönmesiyle eli havada kalır. Meydanda sesini halkına duyuramaz, çünkü ses yayın sisteminin kabloları kesilmiştir. Onuruna verilen yemekte askerler onu umursamaz, İstanbul’da üniversite profesörlerinin sessiz protesto yürüyüşü yaptıkları haberi tükenişin son anlarıdır. Çünkü askerler memleketin yüksek menfaatleri adına kıratın süvarisinin tutuklanarak Ankara’ya getirilmesi kararını almışlardır. On yıllık Demokrat Parti iktidarı son bulmuştur. Artık iktidar askerdedir.
Darbe askeri hiyerarşinin değil, orta kademe subayların liderlik talebini uygun gören bir tümgeneralin emir komutasında gerçekleşmiştir. Radyoevine, postanelere, önemli askeri karargahlara el konulmuştur. Silahıyla teslim olmamak için direnen Cumhurbaşkanı Bayar ise zor kullanılarak Çankaya’dan diğer gözaltına alınan siyasiler gibi Harp Okuluna götürülür. Seçimle gelenler ihtilalle gitmek zorunda kalmıştır..
İhtilale karar verenler ordunun tamamına sorunsuz komuta edecek bir isim olarak Genelkurmay eski başkanı Cemal Gürsel'le anlaşarak Milli Birlik Komitesi adını alırlar. Komite, tutukluları daha güvenli bir yer olarak Yassıada'ya nakleder. Tutukluların ne kadar iyi durumda olduklarını kamuoyuna göstermek için zorlama, sahte gülücüklerle dolu uydurma sahnelerden oluşan bir film yapılır. Siyasileri Yeşilçam figüranı yapan, insanda acıma ve hüzün yaratan bir film…
Ali Adnan, hücresinde günlerini mektup yazarak ve başucundaki Kuran’ı okuyarak geçirmeye çalışır. Bazen saatlerce kendi kendine konuşur, bazen saatlerce hıçkırarak ağlar, bazen de sakinleştirici iğne ile kendisine gelmesi sağlanır.
Adada kurulan mahkeme önünde hesaplaşma günü gelmiştir. Salona getirilen bir dönemin muktedirleri gördükleri kötü muamele yüzünden üzgün ve bitkindirler. Ali Adnan’a yönelik aşağılayıcı dedikodulara dayanan Köpek ve Bebek Davalarının ardından, Demokrat Parti’ye yönelik Topkapı, Ankara, Kayseri, 6-7 Eylül, Gedikli Olayları ve Örtülü Ödenek Davası gibi davaların çatısını oluşturan Anayasayı İhlal Davası görülmeye başlanır. Ali Adnan, nezaket ve mütevaziliğinden en çok haklı olduğu konularda bile suçlamalara nazikçe cevap verir, hakimin azarlamaları karşısında çoğu zaman sessiz kalmayı tercih eder.
Yargılamadaki aşağılamalar, genç subaylar tarafından uygulanan fiziki şiddet bir dönemin muktedirlerini reva-yı hak görmedikleri dayanılmaz acılar veren bir ruh haline sokmuştur. Bu kötü psikoloji Yassıada'da sabık en muktedir ikilinin intihara teşebbüsüne, sekiz insanın yargılanmadan hayatını kaybetmesine sebep olmuştur.
Eski muktedirlerin şiddetle cezalandırılmaları gerekmektedir. Böylece, ihtilalin gerekçeleri yerini bulacak; yoksa siyasileri cezalandırmayanlar zamanı gelince suçlu olacaktır. İhtilalin haklılığı sorgulanmamalıdır.
Karar son derece muğlak, soyut ve izaha muhtaç olmasına rağmen oy birliği ile idamdır. İnfazlar İmralı’da yapılacaktır. Milli Birlik Komitesinin sanıklara sabır, merhamet ve nezaket göstererek tüm idamları onaylamamasından şikayetçi bir grup genç subay izinsiz ve yetkisiz Ada’ya gelmiştir. Türk ordusunun suçlu asmaktan korkmayacağını, infazları gerekirse bizzat yapacaklarını söylemişlerdir.
İdam vakti gelir. Birinci idamlık cesur davranır, “Allah memleketi korusun, haydi Allahaısmarladık!” der ve sehpayı iter. İkinci idamlığın yağlı ilmek boynuna geçerken ayakları boşalır. Sıra Ali Adnan’dadır. “Devletim ve milletime ebedi saadetler dilerim.” der ve veda eder. Hazırlanan altmış altı mezar yerinden üçü sahibine kavuşmuştur.
İdamlardan iki gün sonra ordu, demokrasi idealinin gerçekleşmesi için tarafsız ve siyaset dışı durumunu koruyacağına dair bir bildiri yayınlasa da ordunun muktedirleri Türk demokrasisinin geleceğinin sadece Cumhuriyet Halk Partisinin zaferi ile kurtulacağını düşünmektedir.
Toplumsal yapı değişmeden idam sehpaları boş mezarları doldurabilir ama siyaseti dizayn edici teorilerin pratiğe dönüşmesinin kolay olmadığı tarihi bir gerçeklik!