İKİ YARIM KÜRENİN ONURUNA
Bu hafta kafamızı kitaplardan kaldıralım diye düşündüm. Yine döneriz tabii ki
kitapsız olur mu hiç. Hiç eskimeyen şu Çin atasözlerini anımsayalım bir kez daha.
“Bir kitabın kapağını hiçbir şey öğrenmeden açmış olamazsınız.”
“Bir kitabı ilk kez okurken bir dost tanırsın. İkinci okuyuşunda eski bir dosta
rastlarsın.”
Evet geçelim yazımıza. Notlarım, eski yazılarım falan derken “tuşlamaya” karar
verdiğim yazı huzurlarınızda efendim…
Kadın giysilerindeki dekolte aşırıya kaçınca yani hayal etme isteklerini boğunca
açık “kısım”lar artık hayal bile edilemeyecek kadar etrafa saçılınca çirkinleşiyor. Bana
göre tabii ki.
Bunları yazarken eski bir dostum düştü aklıma. Derdi ki:
“Yalnız ikisinin bulunduğu bir odada çıplak kadını zifiri karanlıkta seyreden
adam bilge kişidir.”
Yine karanlıkla ilgili bir çağrı.
Bugünkü Paris’in en gözde yeri olan Champs-Elysee 18. Yüzyılda sapa ve kötü
bir yer… Üstelik o denli güvensiz ki, 70 kapı numaralı binada bir jandarma karakolu
kurulmuş, olası suçlar önlensin diye. Karakol kumandanı jandarma çavuşunun 1788
akşam raporlarından biri aynen şöyle:
“Gece saat 20.00’ye doğru bir papaz ile yanındaki zenci kız yakalandılar. Ancak
papaza bir daha ağaçlar altında, gece karanlığında, cüppesini çıkarmadan, bir zenci
kızın günahını çıkarmaması tembih edildi.”
Anlaşılan şu ki papaz seçiminde bizim bilmediğimiz nedenler de rol oynuyor.
Fransız kadınlarının çekiciliği dünyaca bilinir. Örneğin Paris’te bir Fransız-Amerikan
dostluk toplantısında Amerikalı erkek konuk kadeh kaldırıyor:
“İki yarım kürenen güzel kadınları onuruna!..”
Hemen arkasından Fransız ev sahibi:
“Güzel kadınların iki yarım küresi onuruna.”
Haftaya Cuma’ya görüşmek dileği ile Sağlıkla kalın efendim…