İKİ YÜZLÜ DÜNYA -2
Bu çok gelişmiş ve bilmiş ülkeler, ne hikmet ise Müslümanları Müslümanlara, Müslümanları Yahudilere, Ermenilere, Hristiyanlara, Katoliklere öldürtürken kıllarını bile kıpırdatmamışlardır.
Oysa şimdilerde Rusya- Ukrayna savaşında, Ukrayna’ya seni NATO’ya alacağız, arkandayız, destekliyoruz vaatleriyle destekliyor gibi gözükseler de Rusya’nın başlattığı harekat nedeniyle korkuları dağları aşmaya başladı. Çünkü uzun süredir sürdürdükleri Avrupa ve Amerika dışındaki kışkırtmalar artık 3. dünya savaşı olarak kendi kapılarına da dayandı.
NATO; Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü, ikinci dünya savaşından sonra 4 Nisan 1949 yılında 12 kurucu üye tarafından ki bunlar; Amerika, İngiltere, Almanya, Fransa, Norveç, Kanada, Hollanda, Danimarka, Belçika, Portekiz, İzlanda ve Lüksemburg'dur. Daha sonra bu irtifakta Türkiye’de dahil 18 ülke daha çeşitli zamanlarda kabul edilmişlerdir. NATO’nun kurulma amacı herhangi bir dış güçten gelen silahlı askeri saldırılara karşı ortak savunma yapabilmektir. Fakat NATO bu özelliğini günümüzde Dünya'ya hükmetmek ve Amerika’yı dünyanın tek hâkimi yaparak sömürmek istedikleri devletlere karşı kullanmaya başlamışlardır.
Okyanus ötesindeki bir devlet neden Asya’ya, Avrupa’ya ve Afrika'ya da hükmetmek ister ki? Neden NATO’ya giren her ülkede kendi topraklarında Amerikan üssünün açılmasına izin verilmesini ister ki?
Ben bir ülke olarak bunu istemezdim, tamam NATO'ya girmeliyim onların ya da benim ihtiyacım olduğunda top yekûn birbirimize destek çıkalım, ama Amerika benim topraklarımda üs kurmasın, onun gibi başka devletlerde üs kurmasınlar, buna ne gerek var ki? Mesela Savaş sırasında bir ülke atom bombası kulandı Amerikan üssü onu havada yakalayıp imhamı edecek, ya da halka kaçın atom bombası atıldı en yakın ülkeye kaçın mı diyecek? Atom bombası atıldığında zaten bizden önce yer altına sığınacaklar belli, cumhur başkanları, baş bakanlar, millet vekilleri ve aileleri, üst düzey askerler ve onların aileleri vs. gibi sıralamaları da var.
NATO’ya girmek isteyen Ukrayna’yı uyaran ve sınırlarına yakın bir konumda Amerikan üssü istemeyen Rusya’yı burada suçlayamayız. Bizim Türkiye olarak Irak ve Suriye sınırlarımızda nasıl PKK ve diğer terörist gruplarının devlet kurmasını istemiyorsak, Rusya’da bu konuda haklı.
Ayrıca bizim dinimizde savaşmak için haklı sebeplerin olması gerek. Barış İslam'ın yüce amaçlarından biridir, tüm inananların ve altına girmesi ve gölgesinden faydalanması gereken dini gayelerdir. Kuran-ı Kerimde, (Bakara 208) yüce Allah şöyle diyor; “Ey iman edenler! Hepiniz topluca barış ve güvenliğe girin” bu amaç Allah’ın kendi peygamberlerine gönderdiği ayetler ve kitaplar için yüce bir amaca bağlıdır. (Hadid 25)’ de de “Ant olsun, biz elçilerimizi açık mucizelerle gönderdik ve beraberinde kitabı ve mizanı indirdik ki, insanlar adaleti yerine getirsinler” der. Ayrıca yine (Bakara 251) “Eğer Allah’ın; insanların bir kısmı ile diğerlerini savması olmasaydı, yer yüzü bozulurdu” Yani zalimler, zulümlerine devam ederler ve Allaha katıksız inananlar seslerini çıkaramazlar saydı dünya yaşanmaz bir yer olurdu. İslam dini savaşa 3 nedenden dolayı izin vermiştir:
- Nefsi müdafaa ve zulmü ortadan kaldırmak; yani kendilerine savaş açılan Müslümanların zulme uğramaları sebebiyle (sırf Rabbimiz Allah’tır dedikleri için yurtlarından edildiklerinde)
- Kendilerini savunmaktan aciz olan zayıf bırakılmışlara yardım edilmesi için; kendilerini savunamayan hasta, çocuk ve kadınlara yardım için
- Dinin Allah’ın olması için zor kullanmadan ve zorlamadan halkın kendi inançlarını yerine getirmeleri içindir. Yüce Allah siz karışmayın isteyen istediği gibi bana istedikleri şekilde ibadet etsinler demiştir.
Yani bizim dinimizde onun ülkesinde o maden var onu ben işlemeliyim, bunun ülkesinde bu gıda var bu benim denetimimde olsun diye savaş açmaz, bizim dinimiz her daim barışı destekler.
Bu iki yüzlü dünya savaş çığırtkanlığı yaparken sivil halkı hiç mi düşünmüyorlar? Savaşlar yapılıyor olan sivil halklara ne oluyor, onlar kendi ülkelerinde mutlu mesut yaşarken birdenbire bir kaosun, korkunun, acımasızlığın, katliamın içinde buluyorlar. Evlerinden, birikimlerinden ve yurtlarından kurulu düzenlerinden oluyorlar ve “gelişmiş ülkelerin” insafına sığınıyorlar.
Mesela bu gelişmiş ülkeler Suriye’deki savaşta, Myanmar'daki Çin hükümetinin yaptığı asileştirme (kendine uydurmak, benzetmek) gibi, Filistin'de İsrail'in yaptığı zulümde, Rusya Azerbaycan savaşında, İran Irak savaşında, Afrika topraklarındaki kendi sömürülerine yaptıkları eziyetlerde ve halen dünyanın 38 ülkesinde var olan 5 ila 70 yıl süren savaşlarda neden seslerini çıkartmıyorlar, neden bu savaşları sonlandırmak için çaba harcamıyorlar, görmezden geliyorlar?
Yazımın başında da dediğim gibi “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın” hesabındalar da ondan, bu gelişmişlik adı altında birleşen ülkeler dünyada ya tek başlarına söz sahibi olmayı ya da hep beraber kararlar alıp bizleri yönetmek istiyorlar. Tek devlet, tek din, tek dil gibi bir dertleri var, bunun içinde ellerinden geleni artlarına bırakmıyorlar.
Beni üzen şu ki tok olan açın halinden anlamaz misalindeki gibi şimdi savaş çığırtkanlığı yapan ülkelerinde kendi topraklarında yaşadıkları savaşları unutmuş olmaları. Bir gün nasıl insanoğlu yaşattıklarını yaşamadan ölmez ise, bu ülkelerde masum insanlara yaşattıklarını yaşamadan yok olmayacaklardır.
Bizim ise ülkece yapmamız gereken, ayağımızı toprağımıza sağlam basıp, bu savaşan ülkelerin uzlaşması için destek vermemiz, gelecekte tüketen değil, üreten bir ulus olmak bağımsızlığımızın teminatı olarak da ekonomimiz, tarımımızı, sanayimizi, ulaşımımızı, eğitimimizi güçlendirmek ve 2.Dünya savaşında olduğu gibi tarafsızlığımızı korumamız gerekmektedir.
Biz Türk milleti olarak savaşın nasıl olduğunu bildiğimizden barışı seven bir milletiz. Atatürk’ünde 20 Nisan 1931 yılındaki bir konuşmasında söylediği gibi bizim desturumuz “YURTTA SULH, CİHANDA SULH” tur.
(Bitti)