İKTİDAR NEREDE ?
Geçen gün onlardan bir kaçını bir sünnet düğününde gördüm. Kivre olmuş biri.
Onlar da beni görüp sert sert “ Şimdi sırası mı ? Gene ne var? “ dercesine bakabilir , tatsızlık olur diye, efendiliğimden geri çekildim; derdimi arz edemedim.
Doğrusu, biz de Anadolu çocuğuyuz. Bizim de kendimize göre bir bilgimiz , görgümüz bilgimiz var; zurnada peşrev, düğünde dert arz edilmez.
Derdin ne diyeceksin.
Dert çok…Hangi birisini arz edeyim?
İşsizlik başını almış gidiyor !
Pazar günleri akşamları halk çer çöp olmuş zerzevat için pazara koşuyor.
Eskiden iş için bahaneydi;
-Diplomanı göster. Okusaydın, okulu bitirseydin işin hazırdı, derlerdi…Dedikleri gibi yaptık. Okuduk ama gene bir baltaya sap olamadık. Gene işsiziz.
Hatta iş uğruna , evlenmedik. Üstüne bir de vatani görevimizi yaptık. Çıktık açık alınla dayandık iş kapılarına;
-Elemana ihtiyacınız var mı abi , diye soruyoruz lakin hepsi aynı şeyi gurulduyor;
-Elemana ihtiyacımız yok. Son elemanı da işten çıkardık.İşyerini kapatacağız; kriz var, diyorlar.
Günlerden bir gün , birisi bu naneyi ağzında geveleyince dayanamadım;
- Abi o krizden biraz da bize ver de ekmeğe katık edeyim, dedim. Ters ters yüzüme baktı.
Geçen gün inşaat sektörüne uğradım. Sırça salon geniş, her yer ışıl ışıl. Adam kilolu , ağzında lahana sarması gibi esrarlı sigarası . Biraz daha mekanı paylaşsam duman altı olacağım. Ufaktan şekerleme yaparken yakaladım..Bir iki öksürük verdim.
Herif uyandı. Önce beni baştan aşağı süzdü; “Para ile imanın kimde olduğunu Allah bilir” seçme sözü uyarınca bir umut;
-Faizler düştü. Sana bir daire satayım, deyiverince ,tekerine taş koydum;
- Faizler düştü ,düştü de , mala koyduğunuz fiyatlar düşmedi. İri rakamlar mıh gibi çakılmış etiketlerde, dedim. İcra memuru suratlı inşaatçının kara suratı kararan sular gibi biraz daha karardı. Bana malın maliyet muhasebesini yapıp ;
-Çimentoya zam,demire, zam,keresteye zam , şeklinde sayıp dökmeye başlayınca devamını ben getirmeye başladım;
-Ekmeğe zam,şekere zam,sigaraya zam, viskiye zam, sebzeye meyveye zam, diye devam ettim.
İnşaatçı öğle yemeğinde et yemiş, dişleri arasında et kalmıştı. Sol elini ağzına siper edip sağ elindeki kürdanla dişini kurdalamaya başlamıştı.
Ne diyebilirim ki? İçkiye,sigaraya bile para yetiştiremezken(!) bir de ev mi alacaktım?
-Ben iş için geldim buraya iş,dedim. Adam gözlerini yumup esrarın havasına girdi;
-Başka kapıya,dedi.
-Soytarı herif, seni kapın kulunç gibi olmuş,dedim içimden. Oradan ayrılırken;
- Gün doğmadan neler doğar. Allah’tan umut kesilmez. Hele bir yarın olsun, diye teselli buldum.
Ağaçlar ,yaza , dökülen yapraklara, gölge ettikleri insanlara , kedilere,köpeklere veda ediyordu.
Renklerin feri gitmişti. Ortada bir çöl havası vardı. İnsanlar hüzünlüydü. Canımdan bezmiş , sordum;
- Nerede iktidar be? Muhalefet nerede ? Kimse ses vermedi.Biri kulağıma fısıldadı;
- Muhalefet ,Yenikapı’da eski belediyenin israf ettiği makam arabaları sergiliyor, dediler.
-Ya iktidar? Dedim. Onlar da gene düğündelermiş. Halkla halay çekiyorlarmış.
-Peki işsizlik,pahalılık ,fukaralık, hatta ve hatta dilencilik,dedim. Cevap alamadım.
Anlaşılan bu gibi hususlar gündemlerinde değil,ne iktidarın ,ne de muhalefetin..
Mecliste beşyüz küsür tuzu kuru, maaşlarına zam, meclis lokantasındaki yemeklerde iskonto için parmak kaldır, parmak indir oyunu oynuyorlarmış…
Velhasıl iktidar da muhalefet de gününü gün ediyorlar. Geçen gün ibrikçilik yapan birinden, emir-i çeşnigir’in telefonunu sordum. Adam naza çekti. Beni karıştırma,dedi, şu dedi bu dedi. Çeşnigir’in telefonu defterimin bir kenarından çıktı. Çeşnigir muhanet bir adamdı; bir başka çeşnicinin telefonunu sordum.
- Telefon etmem ama sana dua ederim, dedi. Sıyırmışım can sıkıntısından;
-“Ulaaan!” şeklinde bir nara atmışım.
Naramın şiddetinden damdaki kiremitler, dallardaki kargalar patır patır dökülüp , ağaçlardaki yapraklar hazan yaprakları korkudan sapsarı oldular…Gömlek düğmelerim tekmilen söküldü…
Hazır sıyırmışken bir nara daha çektim;
-Ulaaaan! 2 lira fazla diye, bakım aylığı mı kesilir be! Allah’tan korkun be,demişim.
Yaradana sığınıp son bir kere daha nara daha çektim ki, naramın şiddetinden köşedeki kafenin usta kumarcıları , korkudan ellerinde tuttukları zarları, ceket koluna zula ettikleri kağıtları ortaya dökmüşler. Bazı kabadayılar,küçük sularını tutamamış…
Meclisteki beşyüz küsür milletvekilinin hatırı sayılır bir kısmı da hakkımda “Sonunda belliydi delireceği “ demişler… İşte bu tartışmalı;
-Bu ortamda kim akıllı? Akıllı olan beri gelsin, dedim.
Yapılan bir istatistiğe göre büyük şehir hastanelerinin kapasiteleri bile günümüzün dışarıda dolaşan delilerini içeride yatırmaya yeterli yatağı yokmuş...
- Nara çekmek serbest. Zaten nara çekenler normal hale gelecek sonunda ! Bir nara daha çektim. Yan yana, cam cama pencerelerden dedikodumu yapan kart karılar hakkımda ;
-Sesi de pek çirkin, demişler. Bunu duyunca canım biraz daha sıkıldı;
- Vay cadalozlar! Vay dedikodumu yapan turşu kokulu cadalozlar siz bekleyin... Bir nara da sizlere çekeyim de görürsünüz gününüzü ! Sarktığınız pencereden sizleri patır patır aşağı düşürmesem bana da adam demesinler, dedim…