CEMAL KARABAŞ

CEMAL KARABAŞ

İKTİDAR NEREDE ?

Geçen gün onlardan bir kaçını  bir sünnet düğününde gördüm. Kivre olmuş biri.

Onlar da beni görüp sert sert “ Şimdi sırası mı ? Gene  ne var? “ dercesine bakabilir , tatsızlık olur diye, efendiliğimden geri çekildim; derdimi  arz  edemedim.

Doğrusu, biz de Anadolu çocuğuyuz. Bizim de kendimize göre bir bilgimiz , görgümüz bilgimiz var; zurnada peşrev, düğünde dert arz  edilmez.

Derdin ne diyeceksin. 

Dert çok…Hangi birisini arz edeyim? 

İşsizlik başını almış gidiyor !

Pazar günleri akşamları halk  çer çöp olmuş zerzevat için  pazara koşuyor.  

Eskiden  iş için bahaneydi; 

-Diplomanı göster. Okusaydın, okulu  bitirseydin işin hazırdı, derlerdi…Dedikleri gibi yaptık. Okuduk ama  gene bir baltaya sap olamadık. Gene işsiziz.

Hatta  iş uğruna , evlenmedik. Üstüne bir de vatani görevimizi  yaptık. Çıktık açık alınla dayandık iş kapılarına;

-Elemana ihtiyacınız var mı abi  , diye soruyoruz lakin hepsi aynı şeyi gurulduyor; 

-Elemana ihtiyacımız yok. Son elemanı da  işten çıkardık.İşyerini kapatacağız;  kriz var, diyorlar. 

Günlerden bir gün , birisi bu naneyi ağzında geveleyince dayanamadım; 

- Abi o krizden biraz da bize  ver de ekmeğe katık edeyim, dedim. Ters ters yüzüme baktı.

Geçen gün inşaat sektörüne uğradım. Sırça salon geniş, her yer ışıl ışıl.  Adam kilolu , ağzında lahana sarması gibi esrarlı sigarası . Biraz daha mekanı paylaşsam duman altı olacağım. Ufaktan   şekerleme yaparken yakaladım..Bir iki öksürük verdim.

Herif uyandı. Önce beni  baştan aşağı süzdü; “Para ile imanın kimde olduğunu Allah bilir” seçme sözü uyarınca  bir umut;

-Faizler düştü. Sana bir daire satayım, deyiverince ,tekerine taş koydum;

- Faizler düştü ,düştü de , mala koyduğunuz  fiyatlar düşmedi. İri rakamlar  mıh gibi çakılmış etiketlerde, dedim. İcra memuru suratlı  inşaatçının kara suratı  kararan sular gibi biraz daha  karardı. Bana  malın  maliyet muhasebesini yapıp ;

-Çimentoya zam,demire, zam,keresteye zam , şeklinde sayıp dökmeye başlayınca devamını ben getirmeye başladım;

-Ekmeğe zam,şekere zam,sigaraya zam,  viskiye zam,  sebzeye meyveye  zam, diye devam ettim. 

İnşaatçı öğle yemeğinde et yemiş, dişleri arasında et kalmıştı. Sol elini ağzına siper edip sağ elindeki  kürdanla dişini kurdalamaya başlamıştı.

Ne diyebilirim ki? İçkiye,sigaraya bile para yetiştiremezken(!) bir de ev mi  alacaktım? 

-Ben  iş için geldim buraya iş,dedim. Adam gözlerini yumup esrarın havasına girdi;

-Başka kapıya,dedi.

-Soytarı herif, seni kapın kulunç gibi olmuş,dedim içimden. Oradan ayrılırken;

- Gün doğmadan neler doğar. Allah’tan umut kesilmez. Hele bir yarın olsun, diye teselli buldum.

Ağaçlar ,yaza , dökülen yapraklara, gölge ettikleri insanlara , kedilere,köpeklere  veda ediyordu.

Renklerin feri gitmişti. Ortada bir çöl havası vardı.  İnsanlar hüzünlüydü. Canımdan bezmiş , sordum;

- Nerede iktidar beMuhalefet nerede ?   Kimse ses vermedi.Biri kulağıma fısıldadı;

- Muhalefet ,Yenikapı’da  eski belediyenin israf  ettiği makam arabaları sergiliyor, dediler.  

-Ya iktidar? Dedim. Onlar da gene düğündelermiş. Halkla halay çekiyorlarmış.

-Peki işsizlik,pahalılık ,fukaralık, hatta ve hatta dilencilik,dedim. Cevap alamadım.

Anlaşılan bu gibi hususlar  gündemlerinde değil,ne iktidarın ,ne de muhalefetin..

 Mecliste beşyüz küsür tuzu kuru, maaşlarına zam, meclis lokantasındaki yemeklerde  iskonto için parmak kaldır, parmak indir oyunu oynuyorlarmış… 

Velhasıl  iktidar da muhalefet de gününü gün  ediyorlar. Geçen gün   ibrikçilik yapan birinden, emir-i çeşnigir’in  telefonunu sordum.  Adam  naza çekti. Beni karıştırma,dedi, şu dedi bu dedi.  Çeşnigir’in telefonu defterimin bir kenarından çıktı. Çeşnigir muhanet bir adamdı; bir başka çeşnicinin telefonunu sordum.

- Telefon  etmem ama sana dua ederim, dedi. Sıyırmışım can sıkıntısından;

 -“Ulaaan!” şeklinde  bir nara atmışım.

 Naramın şiddetinden damdaki kiremitler, dallardaki kargalar patır patır dökülüp , ağaçlardaki yapraklar  hazan yaprakları korkudan sapsarı oldular…Gömlek düğmelerim tekmilen söküldü…

 Hazır sıyırmışken bir  nara daha çektim;

-Ulaaaan!    2 lira fazla diye, bakım aylığı mı kesilir be! Allah’tan korkun be,demişim.

Yaradana sığınıp son  bir kere daha  nara daha çektim ki, naramın  şiddetinden  köşedeki kafenin usta kumarcıları , korkudan  ellerinde tuttukları  zarları, ceket koluna zula ettikleri kağıtları  ortaya dökmüşler. Bazı kabadayılar,küçük sularını tutamamış… 

Meclisteki beşyüz küsür  milletvekilinin hatırı sayılır bir kısmı da hakkımda   “Sonunda belliydi  delireceği “ demişler… İşte bu tartışmalı; 

-Bu ortamda kim akıllı? Akıllı olan  beri gelsin, dedim.

Yapılan bir  istatistiğe  göre büyük  şehir hastanelerinin kapasiteleri  bile  günümüzün dışarıda dolaşan  delilerini   içeride   yatırmaya yeterli yatağı yokmuş...

- Nara çekmek serbest. Zaten nara çekenler normal hale gelecek sonunda ! Bir nara daha çektim. Yan yana, cam cama pencerelerden dedikodumu yapan kart karılar hakkımda ;

-Sesi de pek çirkin, demişler. Bunu duyunca canım biraz daha sıkıldı; 

- Vay cadalozlar!  Vay dedikodumu yapan turşu kokulu cadalozlar siz  bekleyin... Bir nara da sizlere çekeyim de görürsünüz gününüzü !  Sarktığınız pencereden  sizleri  patır patır  aşağı  düşürmesem bana da adam demesinler, dedim…

<