SELAMİ TURGUT GENÇ

SELAMİ TURGUT GENÇ

İLETİŞİM BAŞKANLIĞININ MESAJI..

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Prof. Dr. Fahrettin Altun, genç yaşında sağlam bir kültürel yapıya ulaşmış, kariyeri yüksek bir akademisyendir. Görevine başladığı dönemde beceri yeteneğinin ölçüsünü, başında bulunduğu kurumsal yapıyı yeni baştan dizayn ederken sezinlemiştim.

Nitekim, 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’nü değerlendiren kutlama mesajındaki içten dileklerini telefon kayıtlarımda görünce; bunu da makamının çağdaşlık ilkesine bağladım.

Önceki dönemlerde, gazetecilerle bağlantılı bulunan genel müdürlük düzeyindeki Basın-Yayın Kurumlarından, hiçbir gazeteciye ayırt edilmeden özel isimlerine gönderilmiş bu tür mesajlara tanık olmadığımı, hafızam beni doğruladı.

Dile kolay, 70 yıldır kesintisiz gazetecilik mesleğinin içinde bulunan bir basın mensubunun bu değerlendirmesini, yeni bir dönem noktası olarak karşılanmamızı beklerim.

Tekrardan nitekimle başlayalım: Basının çerçevesini belirleyen şu tabloya göz atalım:

“Yürürken düşünen, düşündüren, bilgilendiren, gerçekleri gösteren gazetecilerine sahip çıkan bir toplum, önce kendi yapısını sağlamlaştırmış olur.

Gazetecinin gerçek kimliği, kaleminin ucunda belirginleşir.

En gerilimli mesleğe dayanan büyük yürek, gazetecide bulunur.

Gazetecinin emekliliği olmaz. Gazeteci son nefesine kadar gazetecilik tutkusuyla yaşar. Kalem gazetecinin beyninin anahtarıdır. Gazeteci yetenekleri ölçüsünde değer kazanır.

İnsanın gerçekliği, başarıya odaklıdır. Ancak, onu bu noktaya taşıyacak olan içindeki cevheridir. Aklın, mantığın uzantısı yetenekle birleşmedikçe, kişisel farklılıklar ortaya çıkar. Beyin yönlendiricidir ama , insan doğal yetenekleriyle dünyaya gelir.

Gazetecilik bambaşka bir meslek alanıdır. Bilgi ve beceri ister.

Mesleğimizle onurluyuz, gururluyuz.

İşte, 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’nde, bu meslek insanlarının özel hanelerine, İletişim Başkanlığının ilk defa uyguladığı bir kutlama mesajı, ilkesel bir esenlik olarak ulaşmıştır.

İletişim Başkanlığının gazetecilere mesajındaki son cümlesi şöyleydi:

“İyi ki varsınız..”

Bu cümleyi, en iyimser duygularla şöyle algılıyorum.

“Gazeteciler, iyi ki varsınız, iyi ki yaşadığınız. Yaşamdan göçseniz bile iyi ki kalıcı oldunuz..”

DÜŞÜNDÜREN SONUÇ: Siyaset yapanlarla medya mensupları arasında süregelen tartışmaların ve polemiklerin doğurgan bir ülkesiyiz.

Siyasetçilerin medyanın ne olduğunu anlamadıkları apaçık ortadadır.

Medyanın işlevi ile siyasilerin görevi arasında bir hassas çizgi vardır.

Bunun adı basın özgürlüğüdür.

10 Ocak başlangıç ve oluşum gününün içinde yer almış tarihi kimliğimle kalemimin onurunu hâlâ koruyorum. “Basın Hak ve Sorumluluk” bildirgesine bağlıyım. Demek ki, gazeteciliğin yaşı yoktur..

<