İnanmak, Hakka veya batıla
İnsan inanan bir mahluk. İnsanı diğer canlılardan ayıran özellik, akıl, düşünme diyenler çoğunlukta. Bana göre insanı ayıran özellik, inanmak. İnsan inanır. İnandığı şey hakikat de olabilir, batıl da, Batıl yani esası olmayan. Ama yine de insan inanır.
xxxx
Unkapanı’nda bir kilise varmış. Söylendiğine göre her birinde buraya 300 bin insan geliyormuş. Kapıda satılan dilek eşyaları satın alınarak içeri giriliyor ve o alınan eşyalar içerde kullanılıyor ve dilekler dileniyormuş. Bayan bacak lakaplı Serpil Örümcer de orada, kapıda dilek eşyaları satıyormuş. Gazete yazarı Ayşe Arman da o dilek ayinlerine katılıyormuş.
Bir kilo metalden 180 adet küçük anahtar yapılıyor ve bu anahtardan her ayın birinde 180 kilo satılıyormuş. Matematikle arası iyi olanlar 180 ile 18’i çarparak kaç kişinin dilek anahtarı aldığını hesaplayabilirler.
Kiliseye gelenlerin genel istekleri tasnif edilerek, o konuya ait hediyelik dilek eşyası üretiliyor ve satılıyormuş. Evlenmek, iş sahibi olmak, çocuk sahibi olmak, ev isteyen, eş isteyen ve iş isteyenler olduğu gibi, askere gidip sağ salim dönmek için dilekler dileniyormuş. Kilisenin alt katında da papzın önünde kutsanmış Meryem Ana suyu içenler veya daha sonra evinde içmek isyetenler su satın alıyor ve daha sonra da kutsanmak için sıraya giriyorlarmış.
Xxxx
Papaz herkese dileğini sorduktan sonra o dileğin olumlu karşılık bulması için kutsuyormuş dilekleri. Yani olacak-olmayacak dualara amin diyormuş. İşin garibi nuraya sadece Hıristiyanlar değil, Müslümanlar daha çok geliyormuş.
O satın alınan dilek eşyaları da dileğim oldu diyenler tarafından getirilip kiliseye veriliyormuş. Bir ticari alan oluşmuş. Kapıda eşya satanlar, içerde kutsama yapan papazdan, kilise çalışanlarına kadar herkes oradan ekmek yiyor. Şimdi bu işi yasaklamak mı lazım, serbest bırakmak mı?
Xxxx
Fatih’deki sakalı şerif camiinde olan biten de bundan farksız. Orada da insanlar Ramazan aylarının ikinci yarısında Hazreti Peygamberin olduğu iddia edilen bir kıl insanlara gösteriliyor. İnsanlar oraya Peygamber sevgisiyle gidiyorlar ama, orada bir görevli taifesi tünemiş. İnsanlara talimat veriyorlar, oradan değil, şuradan geçin, çok fazla bekleme, yürü talimatları veriyorlar. Oraya kimse bir dilek dilemeye gitmiyor ama orada da görevliler, hizmetliler, ahkeam kesiciler bir şekilde rızıklarını kotarıyorlar. Cami çevresinde de dini eşya satanlar tezgeah açıyor.
Xxxx
Nasıl bakılırsa bakılsın insanlar inanıyorlar. Hakka da inanabiliyor batıla da. Ama aynı insanlara Kur’an Kerim ile peygamberin hal ve sözlerine inanın denildiğinde büyük ekseriyet yüz çeviriyor. Kaçamak yollara baş vuruyorlar. O insanlar kiliseye ya da tarihte kalmış bir insanın mezarına dileklerde bulunmaya gidiyorlar ve istedikleri genellikle tek şey ve dünyaya ait bir şey.
Halbuki Kur’an ve sünnete yani Peygamberimizin hal ve sözlerine göre yaşasalar onlara hem dünya, hem ahiret saadeti verileceği İlahi vahiyle bildiriliyor.
Gelgelelim inanmak ihtiyacında olan insan, Hak’dan çok batıla, sahiden çok yalana, Melekden çok şeytana inanmayı tercih ediyor.
Xxxx
İnsanı diğer canlılardan ayıran akıl, düşünme, ve daha kuvvetlisi inanmadır. Ama insanın neye inanıp neye inanmayacağı önemlidir. Elmas kıymetindeki ahiret saadeti karşısında cam kırıkları hükmündeki dünya nimetleri talep ediliyor.
Allah kim meyi talep ederse o, ona verilir derken akıl ve idrak sahiplerinin de neyi isteyeceklerini doğru seçmelerini tavsiye ediyor. Allah inananları akıl sahibi, idrak sahibi, cüzi irade sahibi olarak doğruyu, hakikati seçmeleri mevzuunda da uyarıyor.
Tüm uyarılara rağmen insan yine de kolaya ve hemene talip oluyor. İstediği dünya nimetini hemen istiyor. Ahiret saadeti ise uzakta görünüyor ona.
İnsan muhteşem bir yaratık ama aynı derecede sefil zavallı bir yaratık. Aceleci, cahil, kolaycı.
Peşin üç kuruşu veresiye üç milyona tercih ediyor ve h,ç bir zahmete katlanmadan her şeyi elde etmek istiyor. İnsanlar gerçekten d eçok cahil ve zalimdir.