İNSAN-2
Büyük sözlüklerde insan "İki elli, dik duran, konuşan, akıl sahibi memeli "olarak tanımlanıyor.
İnsan yaratılışın son şaheseridir.
Şair Yahya Kemal "Bir sır gibiyiz az çok ilah olduğumuzdan" mısraında yaşıyor.
İnsanın ne olduğuna dair binlerce tariften bir kaçını söylemekle yetineceğim.
Auguste Comte, "Toplum prizmasının zirvesidir."
Nietzsche, "İnsan maymundur. Tanrı olmaya yöneldi." demiştir. Birçok sosyolog çağımızdaki buhranların; insanın Tanrının yerine kendisini koyması ile başladığını ısrarla söylüyor.
Pascal “İnsan düşünen bir kamıştır." diye tanımlamıştır insanı. Mevlana Celaleddin-i Rumi'nin Mesnevisindeki şu mısra gelip dilimize takılıyor hemen "Duy şikâyet etmede her an bu ney" Ney yani kamış. Yani yakarış. Yani gönlün dile gelişidir.
Aristo "İnsan politik bir hayvandır." derken, Sir Thomas Browne "İnsan soylu bir hayvandır." açıklamasını yapmıştır.
İslam'da da insan Kainatın (Evrenin) efendisidir. Hıristiyanlık'ta da öyle.
Dahası İslam insana "Nüsha-yı Sugra" yani Tanrının küçük kopyası diyerek değer kazandırmıştır.
Keza İslam'da tüm alem insanda özetlenmiştir.
Mevlana "Rüzgarı gizledin. Kaldırdığın tozu gösterdin." buyurmuştur.
Özetle; doğadaki her zerre insan içindir.
Sokrat "Her şey insan içindir." derken, Tekke şairi Şeyh Galip insana "Sen evrenin özüsün." diyor.
Hz. Ali “Sen küçük bir cisim olduğunu sanırsın ama, en büyük âlem senin içindedir." buyurmuş.
Şunu anlamaktayız. İnsan; aklıyla, düşünce yapısıyla ve gönül dünyası ile evrende bütün canlılardan üstündür. Eşrefi mahlûktur kısacası.
Ancak şair Munis Faik Ozansoy şikâyetçidir;
“Tanrım kabahatim açık / Ben insanlara inandım / Onlar da senden bir ışık /Yahut bir gölge var sandım/ Nerden anlar ne bilirdim / Çamur varmış cevherinde /Nasıl düşünebilirdim / Bunu senin eserinde." mısralarıyla hayal kırıklığına uğradığını
söylemiştir. Feyz-i Hindi aynı konuda muhteşem bir açıklama getiriyor. Diyor ki; "Gökten yücesin, topraktan bayağı / Yokluk zulmetiyle bağlıysan toprak / İlahi nurun tecelligahı isen arş."
Yani diyor, eğer içinde Tanrının ışığı yanıyorsa sen tanrıların soyundansın. Tanrıların cemiyetindensin. Böyle değil de aksi haldeysen sen ancak gübresin, gübre... Gübre hali sana yakışmaz. Çık gübre olmaktan. Tanrının ışığını yaşat içinde ve şahikalara yüksel. Senin yerin orası olmalıdır diye çırpınıyor.
Ve devam ediyor. Evren bir ham madde deposudur. Ona güzellik verecek olan sensin. Artık göbeğinin altıyla, kasıklarınla düşünmekten vazgeç. Tanrının ışığı olan FAZİLETİ içinde duy ve Tanrının Halefi olduğunu unutma. Bunu ispatlamak sana düşüyor. İnsan, insan, insan...
Tanrı, kâinatı insan için yaratmış ve kainatın bütün düzeni insan için ayarlanmıştır.
Alain "İnsanın vücudu ilahların mezarıdır" demiştir.
Son yüzyılda Freud, Jung, Adler ve yüzlerce psikoloji alimi insanoğlunun içinde rüyalar, hayaller, özleyişler, semboller ile kendisini ortaya koyan bir ikinci ben olduğunu keşfetmişlerdir.
Tıpkı Yunus Emre'nin "Bir ben var bende, benden içeri" dediği gibi.
Bugün bizler çağımızın insanının ne halde olduğuna baktığımızda bir ikilemin içinde olduğunu görüyoruz. Bir yandan kendi iç dünyasını öğrenmeye çalışıyor bir yandan da üçüncü kişilerle ilişki kurmaya gayret sarf ediyor. Ve insan bu ikilemin içinden sağlıklı çıkmanın özlemiyle yanıp tutuşuyor.
(Devam edecek)