İNSAN-4
Kapitalizmde insan değil müşteri vardır. Ve her şey paraya endekslenmiştir. Bunun sonucunda insan değer olmaktan çıkmış, üreten ve tüketen olmuştur. Bu insan denilen değerler üstü varlığın iki cenderenin arasında sıkıştırılması demektir. O da; çok üret ve çok tükettir. Artık kapitalist dünyanın değer yargıları ve ahlaki düşünceleri bütün katmanları işgal etmiştir. Öze dönük değerler anlamını yitirmiş, en kısa yoldan dünya nimetlerine sahip olma öne çıkmıştır. Batının en gelişmiş ülkesinde her gün yeni bir Peygamberin ortaya çıkışı, 13 yaşına kadar inen uyuşturucu bağımlılığı, 26 yaşın üzerinde olan kızlarda evlilik dışı cinsel ilişkinin %73'e ulaşması insanla ilgili yolun nerelere geldiğini gösteriyor.
Çokça ekonomistin belirttiği gibi yeni bir zina ekonomisi bizde de her gün biraz daha büyümekte tensel zevkler azgınlaşmaktadır. Gerçekte hayat sürekli bir savaştır ve varoluşun dinamik ilkesi hayatta kalmaktır.
Düşünürler her gün "dünyamız nereye gidiyor" sualini tekrarlıyorlar. Bilinen o ki bir insanın insanlığı yoksa dini yoktur. Aklını kullanmazsa insanlığı yoktur.
Avrupa maddeyi fethederken kendini, yani insanı unuttu deniliyor. Doğru mu yanlış mı lütfen siz cevaplayınız.
Kozmozla, Antropoz arasındaki ahenk bitti. Bu bitiş buhranları getirdi. Ve dünyamız bu buhranları yaşıyor. Oysa her gün yeni evrensel yasalar çıkarılıyor, kurumlar kuruluyor ama ne felaketler azalıyor ne insan elinden çıkan ölümler bitiyor. Büyük balıklar küçük balıkları yutuyorlar.
Viyana ve Münih Üniversiteleri Felsefe ve Pedagoji profesörü F. W. Foerster "Dış başarıların ve ilerlemelerin sarhoşluğu içinde içtimai gelişmenin manevi temellerini pek ihmal ettik. Onun için medeniyetimiz git gide muharrik merkezi aksamaya başlayan bir büyük fabrikaya benzedi. Her alanda aşağılık maksatlar için çalışmaya alışılıyor. Gerek ahlaki ve gerek dini gelenekler kaybolmaktadır. Bu insan karakterini bozmaktadır. Şimdi yapılacak şey, daha küçük yaşta iken ihtiraslarını frenlemesini öğretmeli, gençliği ahlaken aydınlatarak ona sosyal sorumluluk terbiyesi verilmelidir. Yetişkinlerde de dar menfaat çerçevesinden çıkmak yolları gösterilmelidir." diyor.
Var olmak; düşünmek ve hareket etmek olarak yorumlandığında, hayat aşk ile ölüm arasında sürekli bir sallantıdadır. Ancak son yıllar içinde ne gerçek anlamında aşkı ve ne de sevgiyi görüyoruz. Her gün bir sevgili değiştirmek aşk olmasa gerek.
Müspet ilim insan için, insanın bugün içine düştüğü duruma bakarak "Sen de kaybolacaksın." diyor. "Tıpkı Dinozorlar gibi yok olacaksın. Çünkü sen insanlığını unuttun, yarattığın teknolojiye teslim oldun. Bir ruh dünyan, bir gönül dünyan olduğunu unuttun. Sen insan olmaktan vazgeçtin. Bu nedenle sen de dinozorlar gibi yok olacaksın." yorumunda bulunuyor.
Filozof Papaz Chardin, Avrupa insanına bağırıyor; "Hıristiyanlığa, daha şuurlu, daha ilmi bir Hıristiyanlığa dönün." diyor.
Fransız şairi Lamartine, "Sevişmek, hep sevişmek; akıp giden saatin kadrini bilmeliyiz/ İnsan için liman yok, sahil yok zaman için / O geçer biz göçeriz." mısralarını ebedileştiriyor. Mademki bir gün bu dünyadan herkes göçecektir; bu kavgaların bu savaşların sebebi ne? Neden insan kalbini kırmamanın yolları aranmaz? Neden katliamlar durmaz? Neden ölüm silahlarını üretenlerin karşısına tüm insanlık âlemi çıkmaz? Ve neden bu dünya Cennet kılınmaz?
Sualler, sualler... Bu bitmez tükenmez sualler uzayıp gider. Ve insan tüm iyilikleri ve güzellikleri var ettiği gibi tüm kötülükleri hoyratça sürdürür durur.
İyi ki varsınız. İyi ki sevgi iklimlerinin insanı olmaktan uzak değilsiniz. Düşünen sağlıklı bir akılla, vicdanlı birey olanların safındasınız. Kim ne der bilemiyorum. Ben sizleri böyle görüyorum.
(Bitti)