İnsan duygu demektir
İnsan düşüncelerinden çok duygularıyla özel olur. Bireyi birey yapan düşüncelerinden çok duygularıdır. Düşünceler her an bir başkasının düşünceleri karşısında değiştirilir. Yenilenir, eklenir, eksiltilir. Ama duygular düşünceye göre daha az değişir ve başkalarından etkilendiği kadar içinde bulunulan şartlardan da etkineir. Ama temel duygular değişmez. İşte bu değişmeyen duygular kişinin kumaşıdır. Kişiliğidir, şahsiyetidir. Cesur , korkak, baskıcı, hürriyetçi, saldırgan, atak, çekingen denilen insanlar hayatlarının her safhasında hep o sıfatlarla tarif edilirler.
Hemen her insan, hayatının bir anında bir başka hayatı özler. Keşke böyle değil de şöyle bir hayat sürseydim diye hayıflanır. Ama kimse şahidi olduğu kaderinden başkasını yaşayamaz.
Xxxx
Anlatıldığına göre Sultan Abdülaziz 3. Napolyon tarafından Fıransa’ya davet edilmiştir. Fuad Paşa ve Ali Paşa, Sultan Abdülaziz’in bu seyahate çıkmasını teşvik ederler. İki ülke arasındaki ilişkilerin güçleneceğinden, dısş dünyaya karşı iyi bir müttefik edinileceğinden söz ederler.
Sultan Abdülaziz ise bu davetten çok da memnun değildir.
Başmabeynci Mhmet Efendi ile sohbet eden Sultan Abdülaziz’in söyledikleri kişilik levhasıdır adeta.
‘Bak Mehmed, Kimi zaman Sultan olmasaydım, Kapalı Çarşı’da ya da Asmaaltı’da bir esnaf olsaydım derim.
‘Sabah evimden çıkayım, işime gideyim. Akşam, Allah ne kear verdiyse onunla çoluk-çocuğumun nafakasını alayım. Atım bile olmasın, bir eşeğim olsun binek hayvanı olarak. Onun sırtına binip, yorgun-argın ama kafamın içi binbir dertle dolmamış, evime geleyim. Hanımım sevgi ile çocuklarım heyecanla beni karşılasınlar. Yunayım-yıkanayım, sofranın başına geçeyim. Çorbamızı zevkle içelim. Kimsenin derdi bize illet olmasın. Yüreklerimiz rahat, büyük meselelerden uzak, kendi halimde yaşayıp gideyim.’
Xxxx
Sultan Abdülaziz bir başka hayalini daha ifade ediyor Başmabeyncisi Mehmed Efendiye:
Şu Bizim Fuad ve Ali Paşa’lar Fıransa’ya gitmemi istiyorlar ya,, aslında ben de oralara gidip görmek isterim. Ama Osmanlının Hünkearı, ümmetin halifesi olarak değil.
‘Cebinde harçlığı olan, hali-vakti yerinde ünvansız-makamsız kişi olarak Avrupa’ya gitmek, ben de isteme miyim oraları görmek. Amma gelgelelim bu koskoca ülkenin padışahısın. Cümle alemin gözleri senin üzerinde. Adım atışın, bakışın, dudaklarının kıpırdayışı bile merak uyandırıyor. Gelen sefirlerin halini görürsün. Onların beldelerinde cümle alemin gözleri önünde, halk arasında insan rahat nefes alamaz. Neylersin ki bu tac ı tahtın esareti var.’
Sultan Abdülaziz sahip olduğu makamın mesuliyetini bilen bir insan olunca böyle düşünmek zorunda kalıyor. Makam ve mevkıinin sorumluluğunu taşıyamayan binlerce insana sefef olsun.
Xxxx
Din İlahi bir nizamdır. Kuralları, emirleri ve yasakları vahye dayanır. Ama uygulaması hukukçular tarafından düzenlenir. 17. yüzyıl’da Osmanlı’da yazılan bir görgü kuralları kitabında namaz kıldıran imamların kısa kıraat etmeleri tavsiye ediliyor.
Ramazan günü akşam namazında, gemi çalkalanıp giderken kılınan namazda, bir korkulu geçitte kılınan sefer namazlarında, imamın uzun sureler okuması, onun ahmaklığını gösterir. Korku ve kaygı içinde kıbleye yönelmiş halkın sıkıntıya düştüğünden gafletine delil olur.
Çünki yürüyen gemide, gemi sakinlerinin ayakta durmakta zorlandıkları malumdur. Ayakta durmak zor ve eğilmekte güçlük olan dar yerlerde insanın sıkıntı çekeceği bellidir.
Ramazan ayında ise, nefsin yemeğe tam isteği ve orucun verdiği halsizlik de günden daha açıktır.
Xxxx
Namazlarda şartlara göre kısa sureler okunmasını tavsiye eden görgü kuralları kitabında iş ayrıntılarıyla inceleniyor ve gerekli davranışlar belirtiliyor. Kitap Gelibolulu Mustafa Ali Efendi tarafından kaleme alınmış. Mustafa Ali ismi Denizli’de çok yaygındır ama bu defa Gelibolulu Mustafa Ali adına rastlanıyor.
Merhun Tahir Kutsi Makal Denizli’de garsonlara hep Mustafa Ali diye seslenirdi. Nasıl olsa yüzde ellisinin adı Mustafa Ali’dir derdi.