İNSANA, ŞEYTANIN MUSALLAT OLMASI
Beybazıd-ı Bestami Hazretleri, Mekke’ye hacca gider; Kâbe-i Muazzama’yı tavaf eder, Hac farizesini tamamlar; Kâbe’nin duvarına dayanmış dua etmekte iken, elinde bir çok yular ile bekleyen bir kişiyi görür. Bunun şeytan olduğunu anlar ve :
-Sen ne arıyorsun burada; Allah’ın evinde ne işin var? diye sorar. İblis:
- Ben tekkede de, Mekke’de de bulunurum; benimkiler (benim hakim olduğum insanlar) tavaf ediyorlar da onları bekliyorum, der. Beyazıd-ı Bestami Hz. :
- Ben de var mıyım onların içinde? diye sorar. Şeytan gülümseyerek, küçümseyerek bakar ve :
- Sen onların arasında yoksun; ben sana yularsız da binerim der.
Beyazıd-ı Bestami Hz., Haccını ifa ettikten sonra köyüne gitmek üzere yola revan olur. Bir yerde konaklar; akan suyun kenarında abdest alır, namazını kılar, dinlenir. Bakar ki derenin karşı tarafında bir ağacın altında ak sakallı, ihtiyar birisi oturuyor. Selam verir ve burada ne yaptığını sorar. Yaşlı adam:
- Hacdan geliyorum, köyüme dönüyorum, fakat gözlerim iyi görmüyor, şu dereyi geçemiyorum der. Beyazıd-ı Bestami Hz., kendisine yardım edebileceğini söyler ve sırtına bindirip dereyi geçirmeye başlar. Tam derenin ortasına geldiği zaman, sırtındaki seslenir:
- Ben sana yularsız da binerim dememiş miydim ?.
KOŞAR MEVLÂ’YA!
Gönlüm âşık olduğunda,
Uçar Mevlâ’ya Mevlâ’ya,
Ruhum özgür kaldığında,
Uçar Mevlâ’ya Mevlâ’ya!
Zayıfından oburuna,
Herkes yatar kabirine,
Bu dünyadan öbürüne,
Geçer Mevlâ’ya Mevlâ’ya!
Göçmen kuşlar sıralanmış,
Kanatları paralanmış,
Yürekleri berelenmiş,
Göçer Mevlâ’ya Mevlâ’ya!
Güz-kış geçer, bahar gelir,
Güneş sıcak karlar erir,
Doğaya çiçek serilir,
Açar Mevlâ’ya Mevlâ’ya!
OYTAN’ım yazık, bîçare,
Bulamaz derdine çare,
Sığınır biricik Yâre,
Koşar Mevlâ’ya Mevlâ’ya!