İnsanı okumak
‘Oku’ emrine itaat ederek önce Kur’an ı Kerim’i sonra da’ Oku Rabbinin adıyla oku’ dediği insanı okumaya devam etmek durumu var. Çünki insanı okumanın uzun soluklu bir eylem olması gerektiği tartışılmaz. Kişiyi, bireyi, ferdi, zatı, insanı okuma eylemi içindeyken bir genel çerçeve sonra da giderek daralan, özelleşen ve nihayet bireyselleşen iç içe daireler şeklinde çerçevelerle karşılaşılır. En genel çerçeve insan mefhumu Vahidiyyet sırrı ile karşılaşılır. En genel manasıyla insan denildiğinde bütün insanların aynı ya da benzer vücut yapısında olduğu görülür. İnsan bir baş, iki bacak-ayak, iki kol-el ve iç organların yer aldığı organlar akla gelir. Bu çerçevede bütün insanlar aynılık gösterir. Bu bütün insanların aynı usta elinden hayat bulduğunu anlatır beyne. Vahidiyet sırrı iç içe çerçeveler içinde özelleşerek nihayet bir fert, bir birey olarak insana gelindiğinde artık Ehadiyyet sırrı haline dönüşür.
Xxxx
Ehadiyyet sırrına gelindiğinde her bir insan, her bir birey kendine özel niteliklerin sahibidir. Bilal-i Habeşi’nin kölesi olduğu sahibi tarafından kırbaçlanırken o ‘Ehad ehad’ diye haykırmaya devam ediyordu. Çünki Bilal tek bir bireydi ve Ehad tek tek kullarıyla, yarattığı insanla ilgili olduğu hakikatinden haberdardı.
Vahidiyet sırrı insan genelinden yavaş yavaş özelleşirken insan mefhumunun genel bir kaderi var. İnsan denildiğinde belli beden ve organ ortaklığı var. Yaşanan coğrafyada yaşamak çerçeveyi daraltır ve özelleşme başlar. Amerika’da yaşayan insanların genelde benzer bir hayatları, yaşama biçimleri ve kaderleri var. Somali’de yaşayanların kendi içinde benzer ama başka ülkelerdekinden farklı yaşama biçimleri ve kaderleri. Çerçeveler daralmaya, özelleşmeye devam eder. Şehirde, köyde, dağda, ovada, yaylada, deniz kenarında, sulu ortamda, kıraç iklimlerde yaşayan insanlar da birbirleriyle benzer ama bir başka öbekle farklı yaşama biçimleri vardır. Yani kaderleri farklılaşır. Hayatta karşılaşacakları olaylar, yaşama süreleri değişir ve bu onların kaderi olur.
Xxxx
İnsanların konuştuğu dil, içinde yaşadığı vatan, kaç yaşında olduğu, hangi meslekle nafaka kazandığı, Vahidiyyet sırrından Ehadiyyet sırrına doğru akıp gider. Öğretmenler benzer, doktorlar benzer, bürokratlar benzer, iş adamları benzer, işçiler benzer kaderleri yaşarlar. Aynı semtte oturanlar, aynı apartmanda oturanlar, aynı okulda okuyanlar, aynı sınıfta, bölümde okuyanlar, aynı işyerinde yaşayanlar bile iç içe çemberler içinde ortak ve benzer kaderleri yaşarlar. Bütün bu ortaklık, ortak kader Vahidiyyet sırrına dahilken, tek tek insan olunduğunda Ehadiyyet sırrı insanı kuşatır.
Xxxx
Davranış bilimleri, ruh bilimleri insanları genel çerçevede ve tek birey çerçevesinde inceler. Ama bilim, din ile, ahlak ile, felsefe ile yakın durmayı ilim enaniyetine sığdıramaz. O yüzden o, ne Vahidiyyet sırrı ile ne de Ehadiyyet sırrı ile ilişkilendirmez çalışmalarını. İşte tam da bu enaniyet duygusu yüzünden ilim, insanın aklına takılan her soruya cevap vermekten aciz kalır. Kolları, insanla ilgili tüm sorunları çözmeye yeterli olmaz. İlim belki kesine yakın cevaplar verir ama çok az sayıda soruya cevap verebilir. Hele davranış ya da ruh bilim deneysel ve ispatlı bilim olmadıklarından, tam olarak bilim sıfatını da kazanmamışlardır. İlim dünyasında fen ve tıp bilimleri, mühendislik bilimleri dışındaki şubeleri disiplin olarak adlandırmaya devam ediyor.
Xxxx
Vahidiyyet çerçevesindeki iç içe kaderler gidere kendine özel kaderi haline gelir. Ehadiyyet sırrı çerçevesinde tek tek kulun, insanın, bireyin kendine özel kaderi ortaya çıkar. Ve insan kendi kaderine şahitlik ederek yaşamını tamamlar.
Değerli mütefekkir Sezai Karakoç bu sırra ermiş olmalı ki, ‘kaderler üstünde bir kader var’ demektedir.