İnsanlığın Yüz Karası Olaylar Batı’nın Köle Ticareti Ve Tehcir
Kristen Lyllof, Danimarka’da tarihçiler tarafından yayınlanan bilimsel Tarih dergisindeki (Historisk Tidskrift), ‘Doktor yemini değişken midir? Adlı makalesinde, Danimarkalıların Alman mültecilere ilişkin tavırlarıyla ilgili yaptığı araştırmanın sonuçları ile ilgili olarak şunları belirtiyordu:
“… Korunmaya ve acil yardıma muhtaç mülteci olarak Danimarka’da bulunan masum Alman bebeklerine karşı yardımda bile Danimarkalılar, özellikle Danimarkalı doktorlar bilerek o kadar pasif davranıyorlardı ki, bunun neticesi olarak binlerce bebek çağındaki Alman çocuk yaşamını yitirdi. Biz genel olarak bu insanlara karşı hiçbir şekilde insaflı ve insani davranmadık. Bu durum bizim İkinci Dünya Savaşındaki ve sonrasındaki tarihimizle ilgili hesaplaşmamız gereken bir konu olarak ele alınmalıdır’ diyordu.
Lylloff’a göre, sadece 1945 yılının Mayıs ayında Ocak 1946 ayına kadar geçen süre içerisinde, 13.741 kışı tifüs, bağırsak iltihabı, ishal vs. gibi hastalıklardan, bilinçli bir şekilde müdahale edilmediği için kırıldı. Bunların 7.859’u küçük çocuk, 3.459’u kadın ve 2.423’ü ise erkek mültecilerdi. Danimarka Tabipler Odası Başkanı Torben Pedersen de, 7 Haziran 1999 tarihinde konuya ilişkin olarak yaptığı açıklamada, Alman mültecilere yapılan bu insanlık dışı davranış hakkında ‘.. hangi zamanda ve hangi şartlarda olursa olsun, doktorlar ihtiyacı olan herkese değişken olmadan eşit bir şekilde tedavi sağlamalıydı, maalesef Alman mültecilere zamanın doktorları bu tedaviyi sağlamamış diyerek Başhekim, araştırmacı ve tarihçi Kirsten Lylloff’un eleştirisine destek verdi.
Yukarıda da belirtildiği gibi, Alman mültecilere karşı Danimarkalılar öyle sistemli ve öç alma niyetli ve soykırımcı bir zihniyetle hareket ediyorlardı ki Danimarka yetkililerinin yazılı talimatlarında bile bunlar görülüyordu. Danimarkalı yetkililerin yazılı talimat vererek bizzat yaptıkları müdahaleler sonucunda, hastahaneler Alman hastaları hastahaneye almadı ve tedavi etmedi. Yeni doğan ve çok küçük yaştaki çocuklar bile, bu insanlık dışı soykırımcı müdahalenin kurbanı oluyordu. Tarafsızlık ilkesini koruması gereken insani yardım örgütü olan Danimarka Kızılhaç’ı bile, mültecilerle ilgili toplantılara katılmanın dışında, Alman mültecilere doktor, hemşire, ilaç ve ambulans vermek için yardımda bulunmayı reddediyordu. Hatta yeni doğan 50 bebeğe bile yardım için isteksiz davranmıştı.
Danimarkalılara göre, savaştan kaçan Almanların Doğu Prusya’dan göç etmesinin Danimarkalıları ilgilendirmediği, bunun Almanların kendi iç sorunları olduğu, Lahey Sözleşmesine göre Danimarkalıların Almanlara yardım etmeye mecbur olmadıkları belirtiliyor ve bu değerlendirmeyi tutarlı bir gerekçe gibi gösteren Danimarka Tabipler Odası bile, insani olmayan bu resmi tutuma destek veriyordu.
(Devam edecek)