SELAMİ TURGUT GENÇ

SELAMİ TURGUT GENÇ

İŞİN İÇYÜZÜ / BÜLBÜLSÜZ YAŞAMIN ÖĞÜTLERİ..

İçinde yaşadığımız “ağır ortam” bireyler üzerinde çok yıpratıcı etkiler yaratıyor.
Bu ortamın tahribatı kadar yalnızlığın, daha açık ifadeyle yalnız yaşayanların buhranlı, bunalımlı yaşamları da katlanılmaz acılarla dolup taşıyor. Anlattığımız sıkıntılar her kimsesiz, yaşlı insanı kapsayacak önemdedir.
Çünkü, insan sosyal bir mahlûk olarak yaratıldığı için fizyolojik ihtiyaçları dışında ruhsal yalnızlığı  bu kavramda düşünülmelidir.
Yaşlı ve yalnız kimselerle ilgiliyseniz ilk düşüneceğiniz konu, huzur evleri olmalıdır.
Yaşam boyu yaşlılık bir kez insanın başına gelir. Bu sonuç ne denli sıkıntı yaratsa da asıl ürkülecek sorun kimsesiz kalmaktadır. İnsan ömrünün sonsuza  kadar devam etmeyeceği gerçeğini kabul etseniz bile yalnızlık duygusu her yaşta bir “korku” hissi uyandırır.
Huzur Evleri yaşlı ve yalnız insanların barınma yuvalarıdır. Yaşlıları, güven duyacakları böyle bir ortamda tutmakla yaşam tadı kazandırılmış olmuyor. Eğer yalnızlık duyguları, geçmişlerinden koparılmıyorsa yaşamın sancıları devam ediyor. Bu süregelen olay, şair Turgut Fethi’nin dizelerinde çok belirgin olarak anlaşılıyor:
“Ben yalnız bir adamım.
Yalnızlık şarkısı da söyleyemem
Burnum sızlar titrer dudaklarım.
Gitti birbir..
Beni seven benim sevdiklerim
Yıkılmışsa tüm bir şehir,
Orta yerde yalnız kalan benim.
Ben gidersem nereye, o da gelir benimle
Ben artık gölgemle beraberim.”
Yaşlılığın tüm sorunları içinde bu şiirden teselli ummak kurtarıcı olmasa bile, bu satırlara bir yaşam öğütü olarak bakılması daha uygun düşer.
Ancak, yaşlılık ile yalnızlık arasındaki farklılıkları da ayrıştırmak gerekir. Yaşlılara nazik ve saygılı davranışlar, onlara yaşam tadı kazandırmaz. Yaşlılar hastalıklarından söz ettikleri vakit öğütle avunmaz, bilakis tıbbi tedavilerinin sonuçlarına bakarlar. Hastalık dolu bir gündemle yaşarlar. Yalnızlık duygusuna kapılanlar ise ilgi, sevgi ve sahiplenme ortamına hasret duyarlar. Ağrılarından, acılardan hiç söz açmazlar. Hayatta kalan dostların vefasıyla unutulmamayı özlerler..
Her günün buna uygun bir biçimde kullanılması, yaşamdan büyük ölçüde tad alınmasına katkı sağlar.
Burada memnuniyetle belirtelim ki, geçmişe nazaran çağdaş ihtiyaçlara cevap veren Huzur Evleri’nin sayıları gittikçe artmakta ve yaygınlaşmaktadır. Vakıflar, amaçları dışına çıkmadıkça, bu konularda himayeci ve koruyucu çalışmalar yapmaktadırlar.
Sözgelimi, yaşlılık ve yalnızlık çekenler konusunda medya mensuplarının durumlarını da etüd eden çok amaçlı bir vakıf bulunmaktadır.
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin bünyesinde bulunan Gazeteciler Sosyal Dayanışma Vakfı, ileriye dönük cesaret verici projeler geliştirmektedir.
Yaşlandıkça bedenlerimizin değiştiğini düşünmeden gazetecilik gibi bir meslek aşkına kapılmış gidiyoruz. Gazetecilik ruhu, meslekteki insanlara geleceğini düşünme fırsatı vermez. Ünlü sözlerden birinde belirtildiği gibi, “Yetmiş yaşında genç kalmak, kırk yaşında yaşlanmaktan çok daha keyifli ve umut vericidir.” denilir ama, bu sözlerden ödünç alınarak baş ağrısı giderilemez. Önemli olan sonuçların oynadığı roldür.
Yasal mirasçısı olmayan varlıklı kimselerin, hayatta kalma mücadelesi verirken, vakıflar gibi yararlı proje sahibi kurumlara bağışta bulunmalarının önemi unutulmamalıdır.
Umarız; bizim mesleğimizde de, bu durumda olanların alacağı hayır duaları, gene kendi meslektaşlarından olmalıdır.

 

<