SELAMİ TURGUT GENÇ

SELAMİ TURGUT GENÇ

İŞİN İÇYÜZÜ / BUYRUK ÇOK, ÇÖZÜM YOK…

sonsuzluğa varıştır. Cefalı, çileli, engebeli bu yollar; insana hep kara bahtını hazırlamaz. Yaşam boyu, mutlulukla nöbet değiştiren bir seyir takip eder.
Bu dünyada yaşamımızın iyi ve kötü günlerini geçiririz.
Cennetle cehennem gibi.. Güle güle giderken, ağlaya ağlaya dönülen bir yolun neresindeyiz?
Ölüp ölüp dirildiğimizin acı  sonuçlarıyla yüz yüzeyiz.
Şimdi, asıl soruya giriyorum:
Trafik  belası, neden dal-budak sarıyor?
Yarım asır önce bu soruya, İstanbul Teknik Üniversitesinden bir profesöre sormuştum. Ciddiyetinde düğümlenen bir acı  tebessümün dudaklarında yayıldığını farkettim. Kesin konuştu.
“İstanbul’un trafiği hiçbir vakit çözülemez..”
Nedenini o günlerin koşularına göre anlattı.
“Bakınız, dedi. Trafik sorunu saç, sakal ağartan bir konudur. Ehil olmayanların elinde “ömür törpüsü” etkisine bürünür.
Ömür tüketen yollar, ömür tüketen trafik önlemleriyle birleşince, bu işin matematiğinin işlemediğini görürsünüz. Yarım asır önceki profesörün yukarda anlattığımız “çözümsüzlük” sözlerini haklı bulursunuz.
Dahası var.
Ceza ve trafik hukuku üzerinde tek ilim adamımız diyebileceğimiz ünlü Ord. Profesör Sulhi Dönmezer’i rahmetle anarken kendisiyle hazırladığımız belgesel eseri hatırladım. Trafik konusunun Türkiye’deki tarihsel gelişimi ve hukuki evreleri içerikli kitabımızı, Cumhuriyet’in 50’nci yılında yayınlamıştık. Trafik canavarının palazlanıp, o yıllarda, karayollarımızda iştahla dilini gösterip, yutkunurken hamleleri boşa gitmiyordu. Gene araçlar çarpışıyor, parçalanıyor, yollarımız kan gölü haline geliyordu.
Bugünle kıyaslandığında değişen bir şey olmadığını söyleyebiliriz.
Yarım asırdır, bıkmadan usanmadan trafik önlemleri genelgeleri hazırlandı, yasalar çıkarıldı. Sonuca bakılırsa, trafik canavarının hiçbir vakit soluğunu kesecek etkili önlemler ortaya koyulamadı.
Karayollarının dehşet manzaraları karşısında toplumun baskısı arttıkça, palyatif tedbirlerle sorun geçiştirilmeye çalışıldı.
Rahmetli Hocamız Ord. Prof. Sulhi Dönmezer, bir gün bunun adını koydu:
“Akıllı yöneticiler tıpkı buhar kazanı gibilerdir. Basınç artınca istimi düşmek için musluğu biraz açar, patlamayı önlerler.”
Geçtiğimiz günlerde Adalet Bakanlığınca trafik önlemleri konusunda yeni bir kanun taslağı hazırlandığı haberleri gazetelerde yer alınca, düşüncelerim eskiye döndü.
Bakanlığın yeni çalışmalarında trafik güvenliğini tehlikeye düşürecek olanlara, çok çok ağırlaştırılmış, cezalar getirilecekmiş..
Yani, deyim uygun düşerse, “Analarından emdikleri süt burunlarından çıkarılacakmış.. Kötümser düşünmeyelim ama, yarım asırdan beri uygulanan trafik cezalarının caydırıcı etkisine hiç rastlanılmadı.
Başından beri yazdığım gibi, “TRAFİKTE BUYRUK ÇOK, ÇÖZÜM YOK..”
Trafiğin sosyal bilinci üniversitelere taşınmadıkça, fakülte düzeyinde kürsülere kavuşturulmadıkça ömrümüz bitip, tükenecektir.
YOL GÖSTERME..
Deneyimli iş adamları aralarında konuşuyorlardı. Bunlardan biri, önce söze girdi:
“Bende öyle bir uzman çalışıyor ki, sormayan. Müthiş bir beyin yapısı var. Uykudan kalkınca kafası saat gibi çalışıyor. Aklı her işe eriyor. Ancak şirkete gelir gelmez birden aklı duruyor..”
BİR İTALYAN ATASÖZÜ: “ Eğer gençler bilseydi ve ihtiyarlar yapabilseydi, yapılamayacak bir şey kalmazdı.”

 

<