İŞİN İÇYÜZÜ / DEPRESYONUN İLACI, "CEP" AYNASIDIR..
Dünya Sağlık Örgütü’nün açıklamalarından öğrendiğimize göre, Türkiye’de depresyonlu kişi sayısı, 3 milyon 260 bin olarak gösteriliyor. Bunu basit bir hesaplamaya çevirecek olursak, 80 milyonluk nüfusta, her seksen kişiden biri depresyonlu hasta.. Depresyon, kadınlar arasında daha yaygın, gençlerdeki oranı ise artıyor..
Bu hastalığın oluşumunu tetikleyen verilere bakılırsa, yaşamın hazırladığı endişe, korku ve öfkeler, beyindeki bazı kimyasal maddelerin değişmesine yol açıyor. Gerilim duyguları, beyini etkileyince anahtar bir mekanizma olan salgı bezleri (hormonlar) psikofizyolojik sinir bağlantılarını sekteye uğratıyor.
“Bunun sonucu ne mi oluyor?”
Anlatalım:
“Sevgi, şefkat, cesaret, hoşgörü, inanç ve umut gibi pozitif (olumlu) düşünceler, sinir ileticilerinin akımını bozuyor. Kan dolaşımında bulunan hormonlar, beyin dokusundaki bariyerlere takılarak işlevini yerine getiremiyor.. Peki, beyinin işlevini yerine getiren kimyasal maddeler nelerdir?
Tıp teriminde bu hormonlar dopamin, serotonin, epinephrin ve norepinephrin isimleriyle kodlanmıştır. Beyindeki sinirlerin iletişime geçebilmeleri için bu kimyasal maddelere (hormonlara) ihtiyaç duyulur.
Düşünce ve duygularımızın büyüleyici bölgesi, mutluluk hormonları iletmezse kişi, ciddi bunalımlarla karşılaşır.
Depresyonla ilgili doktor tedavileri, genelde klinik araştırmalara dayanır. Doktorlar, zihinle beden ilişkileri arasındaki kopukluğu tesbit edebilmek için hastanın ödüne, teknolojik araştırmalar çıkarırlar. Bunları saymaya kalkarsak, hasta psikolojisini daha da bozmuş oluruz. Sadece, izahı bir yaklaşımla, kafa karışıklığı yaratan tedavi istemlerinin bir bölümünü, gözlemlerinize sunalım.
Günlük klinik uygulamalarında hastaların karşılaştığı testler:
“Kalp-damar, yüksek tansiyon, kalp krizi, felç, kanser, kas ağırları, mafsal, bel, omurga rahatsızlıkları, farklı ruh, bunalım, uyku bozuklukları, alkol, sigara, ilaç bağımlılığı, kilo sorunları, zayıflık veya şişmanlık şikayetleri, gerilim, yada tükenmişlik belirtileri, şeker hastalığı, çeşitli salgı bezleri, sorunları, ishal, ülser ve kabızlık şikayetleri, enfeksiyonlardan ileri gelen problemler, değişik cinsel değişimler, göz rahatsızlıkları gibi ciddi tesbitlere gereksinme duyulur.”
Sağlığını korumak ve hekim önlemleriyle şifa bulmak herkesin ortak hedefidir. Dünya sağlık örgütü de, hastayla hekim arasında bu ilişkilerin düzenli işlemesine önem verir. Çünkü, klinik teşhisler hastalığın kaynağını belirler. Ama, bunu depresyon hastalığı için söyleyebilir miyiz?
İnsan bedenindeki hiçbir organla barışık olmayan tek hastalık depresyonudur. Hastalığın, ego tatminsizliğiyle yakın bir ilişkisi vardır. Ego, takdirle yaşamak gücüyle ve sevgiyle beslenir. Bunlar vitamin veya mineral eksikliğiyle karşılanacak şeyler değildir.
Ülkemizde takdir, övgü olgusu yoktur. Buna karşılık eleştirme, önem vermeme duyguları pek çoktur.
Övgü, sevgi ve takdir duyguları insana yaşam gücü kazandırır. Umudun tükendiği yerde, ilgiye en çok ihtiyacı olan sağlıksız kimselere, kendi benliğini yansıtan bir “cep aynası” uzatın.
Depresyon, insanın kendi kendine verdiği bir “acı” biçimidir.
Eğer depresyondan kurtulmak istiyorsanız, yıllar önceki geleneklerimizden biri olan “cep aynaları’nı, yanınızda taşımayı, tekrar alışkanlık haline getiriniz.
Sizlere en doğrucu bir tedavi yönteminden bahsediyoruz.
Bir dönemler şehirlinin, köylünün ceplerinin bir yerinde, küçücük bir ayna mutlaka bulunurdu. İnsanı, kendi kendine tedavi metodunun bir aracı olan bu küçücük aynalar, benliklerindeki direncin seviyesini kontrole yarardı. Unutmayalım:
“Yüz, (surat) ruhun aynasıdır” derler.
Deneyin. Sağlığın doğal bir hediyesinin bu cep aynaları olduğunu görecek ve anlayacaksınız.
Gün boyu kendinize çek-düzen vermenin ve yaşam gücünüzü artırmanın en pratik yolu budur..
BİR RUS ATASÖZÜ: “Güzel bir gülüş, karanlığa ışık tutar.”