İŞİN İÇYÜZÜ / 'EFSANE MEKTUPLARDAN' YOLA ÇIKARSAK..
Teknoloji hem bir nimet, hem bir hastalık..
Adına: Akıllı telefon diyorlar..
Artık, Alo.. Alo.. denilmiyor.. Telefonun ekranı üzerinde parmaklarınızı piyano tuşlarına değer gibi hareketler edince, istediğiniz kişiye anında mesajlarınız ulaşıyor.. Tek elinizin parmakları göz işlevi görüyor sanki..
Dokundukça harfler, rakamlar, gideceği yeri buluyor.. Söz yerine, yeni bir anlatım mekanizması, bulunduğumuz çağa hizmet ediyor. Akıllı telefonların belleğindeki zenginlik, sınır tanımıyor..
Teknolojiye odaklı ilerleme sürecinde, bu sessiz konuşma sistemi, gerçekten çok eğlenceli.. Hatlı telefonlardaki gibi cehennem azabı çekilmiyor.. Korku, öfke ve şüphe dolu sözler, mantıksızca ağzınızdan çıktığında kalıcı izler bırakabiliyordu.
Şimdi, öyle değil.. Sözle konuşmanın yerini alan parmaklar, dokunmatik iletişimde, alıcıya, aleyhinizde kanıt sayılacak sabıkalı kelimeler sıralamıyor..
Bu akıllı telefonlar aynı zamanda insanları “can sıkıntısı”ndan kurtarma aracı… Dostlukları da ısındırıyor.
İnternet ve cep telefonları, iletişim kurma tarzımızı değiştirdi. Mektup yazma külfetini sonlandırdı. Görünüşe bakılırsa, teknolojinin gerisine düşen her şey, hatırlanmaz oldu.. Asırlardır, iletişime hizmet veren mektuplaşmayla haberleşmeye kimse önem vermiyor..
Ancak geçmişten kaçmak mümkün değil.. Mektuplaşmanın altında çağlarına bir göz atalım.. Özlemlerimizi mektuplarla paylaşırken, aşkla tutuşan gönül seslerimizin kağıda döküldüğü anları hatırlayın. Sonu gelmez bekleyişler, heyecanlar, umutlar mektupla doğar, mektupla biter. En güzel kelimeleri mektuplar için seçerdik.. Mükemmel bir mektup hazırlamak herkesin başlıca tutkusuydu.
Bir zamanlar, dünyadaki en büyük depremler “mektup”larla yaşanırdı. Savaş ve barışın ilanı mektuplarla yapılırdı. Özgür, yenilikçi ve üretken bir toplumun yazım kültürüne hizmet ederdi. Tavsiye mektupları, uyarı mektupları, takdir mektupları, öğüt mektupları, soru ve cevap mektupları, artık servis dışı kaldı.
Geleceğin nasıl olacağını anlamaya çalışırken teknoloji, yarış atı gibi sık sık öne geçiyor..
Aslında, “mektup fikri”nin tadı, yaşları ileri olanların geçmişine dokunduğunuzda, İstiklal Savaşımızla daha da büyük bir lezzet kazanır.
Büyük Kurtarıcı Mustafa Kemal Atatürk”ün, savaş yıllarında cephe komutanlarına gönderdiği mektuplardaki ifade zenginliği ve etkisi, toplumumuzun bilgisine sunulacak olursa, “Mektup san’atı”nin gücü ortaya çıkar..
Kurtuluş Savaşında bütün cephelerde top, tüfek, askeri malzeme sıkıntısı çekiyordu. Ama Mustafa Kemal komutanlara cesaret, azim ve irade sağlayan öyle duygulu mektuplar gönderiyordu ki, muhteşem ifadelerle yüklü satırları okuyan Generaller, çelikleşerek birliklerini yönetiyorlardı.
Kurtuluş Savaşında komutanları “Çelik bilek” haline hazırlayan bu muhteşem mektuplar, devlet arşivlerinden çıkarılarak sergilenmelidir.
Ata”nın “EFSANE MEKTUPLARI” toplumun önüne çıkarılırsa, politikacılar da yanlış mevzilere çekilme eğilimine kapılmamış olurlar.
MOTORLAR DURURSA
Dört motorlu bir uçakta seyahat ediyorlardı. Uçma tedirginliği içindeki yolculardan biri, hostese sordu:
“ Şu anda motorlardan biri dursa ne yaparız?”
Hostes yolcunun heyecanını yatıştırmak için tebessümle cevap verdi:
- Geri döner, havaalanı ile temasa geçeriz.
“ Peki ya, iki motor birden durursa?”
- Yine geri döner, havaalanı ile temasa geçeriz..
“ Ya motorların dördü birden durursa?”
Bu defa endişeli yolcuya, hostes şu cevabı verdi:
“Beyefendi meraklanmayın, hiç vakit kaybetmeden dosdoğru yerle temasa geçiveririz..”