SELAMİ TURGUT GENÇ

SELAMİ TURGUT GENÇ

İŞİN İÇYÜZÜ / GEÇMİŞİYLE BARIŞIK İNSAN KALDI MI?

Önceki problemlerini hayatının devamına taşıyan çeşitli bunalımlı insanlarla karşılaşıyoruz. Hatta mevcut halini benimsemeyen milyonlarca insan, geçmişe bağımlı takıntılarıyla yaşıyor.

Gerçekte bunlara, “kendisini tanımayan” insanlar demek daha doğru olur. Asıl öz duygularını kamufle edip kıskançlık, açgözlü ve öfke dolu bir yaşama kapılmış insanlar var. Hayatını kusursuz kabul eden bir insanlar, gerektiğinde en acımasız şekilde hep başkalarını suçlarlar.

Ülkemizde, anladığımız kadarıyla hiç kimse iç huzuru yakalamayı beceremiyor. Saçma sapan nedenlerle kendilerini sorgulayıp, gerçeğe ulaşamıyorlar.

İyi ve kötü yönleriyle kendini farketmeyen insan, geleceğiyle barışık olamaz. Çevrelerine olumsuzluk duyguları yayanlar, kişisel düzeyde “ipin ucunu” devamlı kaçırırlar.

Geçmişiyle sorunlu kişiler, eğer isterlerse kendilerini çözebilirler.

Önce şu soruyu sormalıdırlar:

“Niye ben böyleyim?”

İnsanlarda kötülük yapmaya müsait bir genetik yapıdan bahsederler.

Benliklerindeki arızaları bastırmak için saldırgan taraf olursanız, hep haklı çıkmakta “ısrarcı” kalırsınız.

Engeller ve sorunlar, toplumun olumlu düşünceli insanları tarafından aşılır. Bir yakınınızla, bir dostunuzla veya yeni karşılaştığınız bir insanla ters görüşlerdeyseniz, bir defa da karşı tarafın fikrini anlamayı deneyin. Sonuçta “utanç” duyacağınız kötümser duyguların içine düşmeyin..

Dahası var:

“Geçmişiyle barışık olmayan” insanlar durumunda kalmayın.

Yaşamın önce çıkardığı tüm sorunlar karşısında içinizde, yenik düşecekler taşıyacağınızı aklınıza getirmeyin. Çünkü, her pehlivan mindere yenileceğim duygusuyla çıkmaz. Gücünü son limitine kadar kullanmanın hesabı içinde olur..

Toplum tasarımcılarının, insanlara “karakter aşısı” yapmak gibi, özel bir yetenekleri olacağı düşünülemez. Sadece huyum, mizacın altında sıkışıp kalmaması için akılcı yöntemlere başvururlar. Belirsiz bir geleceğe kapılmamanın en iyi yolu, aklınızı karıştıranlardan “uzak durmak” olacaktır. Varlığınızı bütünüyle kabullenirseniz size üşütenlerin etkisinde kalıp iliğinize kadar donmazsanız..

Devamlı değişken olayların bunalımında iseniz diyelim ki; kendi iç dünyanızla kavgalısınız ve dış çevrenize suç yüklemeye alışkın bir tipsiniz.. Gene diyelim ki, dakikası dakikasına uymayan değişken bir kişisiniz..

O halde, zahmet edip kendinizi tanımaya çaba göstermeyin.

Merak etmeyin. Zaten küçük işlerle uğraşmaktan büyük işlere bakamıyoruz. Ve, hergün şu soruyu sorma ihtiyacını duyuyoruz:

“Geçmişiyle barışık insanlar hala var mı?”

Aile içi olaylar, geçimsizlikler, kavgalar, ölümcül darbeler fazlasıyla toplumun gündemini dolduruyor. Yuvalar yıkılıyor.. geçmişimizden miras kalan mazbut aile bağları çözülmüş, kötülüğün kaynağına akıyor..

Aile kutsiyetinin önemini, bozuk para gibi harcanır durumlara sürükledik.. Bütün bunlar, insanın kendisini fark etmemesinden ileri geliyor..

HAL ÇARESİ..

Karı-koca kavgalarından biri, kalabalık bir caddede yaşanıyordu.

Eşler, karşılıklı birbirlerine hakaretler yağdırıyordu. Kocası, kadını sükunete davet ediyordu:

“Lütfen, burası yeri değil. Kavgamızı eve saklayalım” diyordu.

Kadın meraklı kalabalığın arttığını görünce yumuşadı:

Hakkın var! Gidip evde kavga edelim. Zaten burada kafana geçirecek ne tava, ne de çanak var.”

BİR SÖZ: “Biri gerçeği duymak istemediği, öteki yalana hazır olduğu zaman dostluk, dostluk olamaz.” (Cicero)

 

 

<