İŞİN İÇYÜZÜ / GÜVEN OYLARININ KAYNAĞINDA KİMLER GİZLİ…?
Son siyasi seçimler, şu veya bu yönde tecelli etmiş olsa da, ortaya çıkan tablo , muhalefet partilerini umutlarının altına düşürmüştür.
Aslında, muhalefet kesimindeki partiler, hiçbir vakit umutlarının üzerine çıkamamışlardır.
Yıllardır görünen ve alınan sonuca bakılırsa, muhalefet partileri, tesbit yeteneğinden yoksun yöneticilerin elindedir.
Darılmaca yok. Oyları, belirli oranları aşamıyor. Seçim meydanlarındaki şahlanmalarına da bakmayın.. inandırıcı vaadlerde bulunsalar bile halkın oylarını torbalarına dolduramıyorlar. Halkı inandıramıyorlar.. Tesbitleri doğru çıkmıyor. Üstelik idealistlerin, aydın bir kitlenin taraftarı bulunduğu bu partiler, her seçim sonucunda hayal yıkımına uğrarlar?
Hemen söylemeliyim ve deneyimlerimi açıklamalıyım.
Halkın istek ve gönlünden geçenlerin reçetesini, hangi gözlük numarasıyla okuyacaklarını bir türlü kestiremiyorlar.
Partilerde, iyi tesbitçi yönetimler, vatandaşları “duygu seline” kaptırarak peşlerinden sürüklerler. Yürek doldurucu sözlerle, vatandaşın kulağına ses dalgaları olarak girerler.. Sevdalar, tutkular gözlerde bir cazibe alanı oluşturur.
Hepsi bu kadar mı?
Artık oy sahibi vatandaş kendisine cazip gelen şeyin etkisi altındadır.
Siyasi partilerde, hedef doğru seçilmemişse, stratejik alan hazırlanmış demektir. Halka geniş bakış açısı kazandıran bir siyasi oluşmuş; her an dualarla karşılaşacağının doğru hesaplarını yapmıştır.
Vatandaş, kendisine hoşgörülü yolla yaklaşanlara bağımlılık duyar.
Akıllı yöneticiler, küçük şeyleri büyük sevgiyle paylaşabilecekleri mekanları iyi seçmesini bilirler.
Ilımlı ve sevecen bir kimse olmak için en kolay metod, sizinle konuşan insanları, söylediklerinize inandırmaktır.
Bir siyasetçi, kazandığı rütbeleri, vatandaşın üzerinde paylaşma tevazuuna yaklaştırırsa, kendisini de gönül adamı düzeyine taşımış olur. Sizinle konuşan kişi, aranızdaki sohbetten zevk alır.
Ülkemizin seçmen anlayışında her siyasi olay bir başka siyasi oluşuma kapı ararlar.
Sosyolojik verilerin silsilesinde bu vardır.
Çok partili dönemden beri politikacıların tecrübeleri, soyut siyasetin satranç gibi bir oyun olduğunu, 1 Kasım seçimleriyle daha belirgin hale getirmiş bulunuyor. Kesinliğe yakın bir yaklaşımla söyleyebiliriz ki, iktidar Partisi, çok riskler taşıyan bu oyunu gayet güzel oynamıştır. Muhalefetin bu duruma düşmesinin nedeni de risk almadan satranç masasından kalkmak istememesidir.
Oysa, tarihin büyük başarılarını büyük riskler alanlar kazanır. İktidar partisinin ilgi odağı oy potansiyeli yüklü kesimleri iyi teşhis edebilmesi, doğal tecrübelerinin sonucu sayılmalıdır.
Yarım asır önce bu hassas noktaları keşfeden bir gazeteciyim.
Anlatayım.
Meslek şoförleri oy kazandırmaya en elverişli kesimdir. Türkiye’de iş yeri sayısının yüzde 92’sini teşkil eden esnaf ve sanatkarların “oyları dengelemekteki” payı büyüktür.
Yıllarca, her seçim döneminde sırtları aferinlerle okşanan bu kesim, geçmiş iktidarlar döneminde hep himayeden mahrum kalmışlardır. Onların boşa çıkan beklentilerini yıllarca şu sözlerle yansıtırım:
“Seçimlerde senin arabana biniyorlar, senin düdüğünü çalmıyorlar.”
Örneğin, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Partisini kurduğu ve Başbakanlığa seçildiği günden beri, zaman gözetmemeksin program dışı fırsatlarını ya şoför duraklarında, ya da esnafın çarşı-Pazar yerlerinde hal-hatır sormakla geçirir. Kısacası hayatın tecrübeleriyle ve halkla hergün daha fazla yüzyüze olan “Ahi Evran”nın torunlarını ıskalamaz.
FIKRA BU YA..
Papazlardan biri Nasrettin Hoca’ya takılmak istemiş.
“Hoca Efendi, demiş. Hep merak ederim. Sizin Peygamberiniz Mir’aç için gökyüzüne nasıl çıktı acaba?”
“Nasıl çıkacak.. Hazreti İsa için kurduğunuz merdivenle…”