SELAMİ TURGUT GENÇ

SELAMİ TURGUT GENÇ

İŞİN İÇYÜZÜ "HADDİNİ BİLMEK", NE DEMEK?..

Aslında düşünecek olursak, hepimizin bazı yaşam engelleri, takıntıları vardır. Gereksiz
huzursuzluklarımızın içinde göze batmayan bu kaygılarımız bütün bir ömür sürebilir.
Şimdi bunları eşelemenin ne gereği var, diye düşünebilirsiniz. Fakat, topluma bir katkıda
bulunmak bakımından hayat tarzlarımızın yeni baştan incelenmesine inanıyorum. Kişisel değerlerin
düzenli işletilmesi insanlığı artırır.
Hisleriniz, onlara yüklediğiniz anlamlardan oluşur. Düşüncelerimizdeki çarpıtmalar yüzünden
gerçek problemlerle uğraşmanın dışında kalıyoruz.
Hayat tecrübelerini zenginleştirmiş olanlar iyi bilirler. Her hangi bir konuda düşüncelerini
dillendirirken, kendilerini;
“Haddini bilmek..” çizgisinde tutar, kaygan zemine düşmezler. Kişisel değerlerine sahip çıkar,
falsolu davranışlara kapılmazlar. Sıklıkla, şikâyetçi bulunduğumuz davranışlarımızı aykırı yapan nedir?
“Haddini bilmemek..”
Birilerini aşağılamak gibi kötü bir huy geliştirenlerin, bu eğilimleri yüzünden toplumsal suçlama
alışkanlığı yaşıyoruz. Sağlıklı değerlere sahip insanlarımız “incinmiş duygular” içinde kalıyorlar.
İnsanlığın avantajı ve sakıncaları üzerinde zarar veren bağımlılık ilişkileri aslında hepimizin
hataları..
“Ha deyince..” haddimizi aşan her türlü işe “burnumuzu sokmakta” geri kalmıyoruz. Gücümüz
ve yeteneğimizin sınırlarını tayin etmeden herkesin kendisine inanmasını bekleyenlerle başımız
dertte. Dünyanın kaç bucak olduğunu bilmeyenlere:
“Hanya’yı Konya’yı öğretmek” cidden zor bir iş.. Bütün günümüz, gereksiz tartışmalarla har gür
içinde geçip gidiyor..
Bu konularda yaşanan “uygunsuz” sonuçlara bakalım:
“Çok para kazananla daha alt düzeyde gelir elde edenler arasındaki farklı nedenler tartışılırken,
yaşamın “sıkıcı tarafları” uç verir. Bu uç giderek büyür, sosyal dengeleri alt üst eder.. Toplum gözünde
ülkeyi yönetenler suçludur. İşte bu anlarda, “Haddini aşan..” düşünceler yaygınlaşır.. Ekonominin
temel değerleri tartışılırken, “haddini bilmeden” yapılan konuşmalarla, ülke gereksiz kaygı ve
endişelerin kaynağına sürüklenir..
Tarıma ağırlık verelim, sanayii öne çekelim, hayvancılığı geliştirelim, enerji kaynaklarını
artıralım, yer altı servetlerini ortaya çıkaralım ve Türkiye’yi komşu ülkelerin “mutfağı” yapalım
düşünceleri;
“Herşeyi bilenlerin” yegane sermayesi haline gelir..
İnsanlarımızı bu huydan vazgeçirebilir miyiz?
Birisine yönelik haksız sözleri kafamızın içinde beslemekle kalmaz, üstelik dilimizden
düşürmezsek, “haddini bilen” insanların nazarında “beş paralık” durumuna düşersiniz.
“Kendi insanlarını” dost, ya da düşman hatlarına koymak, Türkiye’nin “travmatik” sorunu
olmamalıdır.
Unutmayın. Şarkı söylüyorsunuz diye herkes sizin sesinizi beğenmek mecburiyetinde değildir..
Mevlana’nın dediği gibi, “Dün dünle beraber gitti cancağızım. Şimdi yeni şeyler öğrenmek
lâzım.”
Bu deyiş, Türkiye’nin genişlemesi anlamına gelir..
NE İSTEDİĞİNİ BİLMEK..
Öğrencilerden birisi Türkçe dersinden kırık not alınca Babası ona, hiddet göstermeden “Oğlum,
bundan kolay bir şey yok..” demiş. Türkçe’deki fiil çekimlerini şöyle sıralamış:
“Meselâ bak: Yıkanıyorum, yıkanıyorsun, yıkanıyor, yıkanıyoruz. Yıkanıyorsunuz, yıkanıyorlar,
dersem, bu söylediklerim ne demektir?”
Çocuk hemen cevap vermiş:
“Herkes yıkanıyorsa, mutlaka günlerden “pazardır.”

<