İŞİN İÇYÜZÜ / KAFAM NERELERE KARIŞIYOR?.
İnsanın kendisini bilmesi, kendini bilmeyen insanların çoğalması, bizleri hangi konularda düşündürmelidir?
Her kim olursanız olun, ne iş yaparsanız yapın, öncelikle şunu hatırlayın ki, kişilik ve karakteriniz toplumsal değerlerle çatışmaktadır.
İdeal anlamda kendinizi iyi insan kabul ediyorsanız, bu olumlu yanınızı ne derece koruyabiliyorsunuz? Kendisini bilmeyen kişilerle, hangi ortak yanlarınız, sorunlara bulaşıyor?
İnsanların ortak davranışlarını gözlemleyen kurumlar var mıdır?
Kendisini bilenlerle, kendisini bilmeyen kişiler arasındaki toplumsal çatışmalar, acı sonuçlarıyla yaşantılarımızı devamlı etkiliyor.
Toplumun kural koyucularının gözleri önünde hergün “düzen bozanların” aykırı hareketleri yaşanıyor. İnsani gelişmişlik giderek küçülüyor. Bunun toplumsal boyutu, “insanı, insan olmaktan utanır duruma” tırmandırıyor.
Hayatımızın; yaşadığımız çevrelerdeki aykırılıklarla ölçümleyip, “nerelerde yanlış yaptığımız” üzerinde, “kafa yormaya” ayarlayalım. Kabul etmeliyiz ki, düzenin bozulduğu o kadar çok şeyi kanıksamanın bunalımını çekiyoruz. Ayrılıkları sadece gözümüzde, dilimizde taşıyoruz. Etkimizi, tepkimizi yutkunarak geçiştiriyoruz. Devamlı tedirginiz. Kişilik ve karakterimize bağlı sorunlarımız hepimizin müşterek derdi. Devletin gerekli kurumlarıyla sahipleneceği en önemli olan bu konu, hep gündem dışında tutuluyor.
Bakalım, en ideal yaşamının ortak yanlarına..
Uzağa gitmeyelim. Büyük kentlere göz atalım.
“Doğruluk, mertlik, edep, utanma, büyüklere saygı, küçüklere sevgi, şefkat, iyilik, alçakgönüllülük, hakseverlik gibi özelliklerimiz, millet olarak övündüğümüz meziyetlerin genelini kapsıyordu. Geleneksel duygularımızın deposunu boşaltanlara karşı hangi travmalar geçirmekte olduğumuzu açıklayalım: İşte en çok sorun ve problem olan “soysuz düşünceler”in ürünleri.
“İnançsızlıklar, sevgisizlikler, hak ve hukuka aykırı davranışlar, inanç sömürücüleri, merhamet avcıları, düzenbazlıklar, yalan, dolan riyakarlıkları, iki yüzlülükler, cinsel ahlaksızlıklar.”
Bütün bunlar, insanlığın güzel değerlerini için için değil, göz göre göre kemiriyor.
Vatandaş olarak artık sizin özgürlüğünüzün, harika duygularınızın bir önemi kalmıyor. Sizlerin canını yakanlar, kaba ve görgüsüz insanlar, toplum olmanın yüksek değerlerini kökünden çürütüyor. Üstüne üstelik siyasetçiler de toplumu mütemadiyen geriyor.
Geriye ne kalıyor? Evlere kapanıp, huzur denilen bir ortamı buralarda bulmak. Fakat isyankar ruhlar, görgüsüzler, kent hayatına ayak uyduramayanlar, düzen bozucular sizleri, oturduğunuz meskenlerde de rahat bırakmıyorlar.
APARTMANLARA BAKINIZ..
Nerede olursa olsun, apartmanlarda yaşayanlar her kimse, komşuluk bilincinin dışında kavgalı, patırtılı, gürültülü bir yaşamı karşınıza çıkarıyorlar.
Apartmanlarda kural dışı hareketler huzursuzluk verici boyutlara yaklaşmaktadır. Apartman sakinleri, komşuluk hakları nerede başlar, nerede biter, bunlardan bihaberdir.
Anlaşmazlıkların çözümünde, uzlaşmacı bir “Apartman Kültürü” olmamasını, hastalıklı bir doku saymalıyız.
Eskiden aynı meskenlerde oturanlardan biri hastalandığımı, konu komşu eve dolardı. Şimdilerde ise aynı apartmanda hangi evden cenaze çıktığı bile bilinmiyor.
“Günah işleyen insandır, buna üzülen melektir. Bundan dolayı iftihar eden ise şeytandır. (Thomas Fuller)