SELAMİ TURGUT GENÇ

SELAMİ TURGUT GENÇ

İŞİN İÇYÜZÜ / KENDİMİZE, HAK ETTİĞİMİZ ÜNVANILARI VERİRSEK..

İnsanlar kendi benliğinin çerçevesini yine kendileri belirliyorlar.
Birine işini ve mesleğini sorunuz. Gözlerinizin içine bakmadan konuşur.
“Tekstil çalışıyorum” der.
Tekstilide hangi bölümünde hizmet verdiğini öğrenmek isterseniz. Duraklamalı konuşur. Ağzından net bir cevap çıkmaz.
“Şey, kumaş projelendirme uzmanıyım.. Yahut, dokumacı şefiyim.. Yahut, iplik işlem desinatörüyüm..” şeklinde, kendilerine bir takım sıfatlar yakıştırırlar. Şöyle biraz araştırırsanız, yaptığı işin dokumacılık işçiliği olduğunu öğrenirsiniz. Örnekleri çoğaltalım:
Uçakta kabin görevlisi iken, dışarıda kendilerini “Baş Hostes” diye  tanıtırlar. İnşaatlarda sıvacılık yapan işçi, bu sıfatını gizler, mesleğinin  teknik dekorasyonculuk olduğunu ifade eder. Araba yıkayıcısı, oto kuaförü olduğunu söyler.. Apartman kapıcısı, bulunduğu blokun “kat ilişkileri” görevlisi olarak kendisini takdim eder. Mahkeme mübaşirlerinin de, hakimlerin yardımcısı görevleri olduğu söylenir..
Hangi birinden bahsedelim.. Unvan uğruna her mesleğe bir kılıf giydirmiş.. Garsonların ismi bile tarihe karıştı. Görevini sorduğunuzda, restoranda “Servis asistanıyım..” diyor.
Alt mesleklerde, buna benzer, unvan hastalığı sürüp gidiyor. Bunların  pek çoğu, itibara soyunup, işini ve çalışma sıfatını sır gibi saklayan kimseler.. 
Bunlar, hak etmedikleri ünvanların zırhına bürünerek yaşamlarını ıskalayan benlik hastası insanlar.
Toplumumuzda pek çok insan yakıştırma ünvanlarla kişiliğini gizliyor. Sayısız mesleklere yeni yeni rütbeler yükletilmiş.. Berberler de kendilerine “Saç,yüz, bakım uzmanları” diyebiliyorlar.. Dahasını söyleyelim:
-    Duayen.. Diva.. gibi kişiliklerin önünde yer alan bu sözcükler ise “Torpilli sıfatlar” olarak ünvanların değerine değer katıyor.
-Mesleki sıfatlarında itibar sağlamadığı düşüncesiyle insanlarımız kişiliklerini “defolu hale” getirebiliyorlar.. 
-Bununla beraber köfteci, helvacı, baklavacı, turşucu dükkanlarının tabelarında da “üstünlük ve şöhret” ifadeli müthiş ünvanlara, gene çokça rastlıyoruz.
-    Toplum, kişilik kırılmalarının travmasını mı taşıyor desek. Bunu da söylemeye dilimiz varmıyor.. Ama, bir yandan da bakıyoruz ki, şirketlerde, kurumlaşmış herkes bir ünvanla ödüllendirilmiş.. Kişiliklerinin  önüne “Böbürlenecekleri” rütbeler bolca dağıtılmış..
-    İçinizde, kişilikleri tartma isteği belirlendiğinde “On para etmez” diyebileceğiniz kimselerin ünvanlarını takıntı konusu etmeyiniz.. Çünkü, hak etmediği ünvana kavuşan bir insan, ömrünün sonuna kadar hep aynı rütbeyle anılır.. Verilen bir rütbe koparılıp çıkarılamaz, o kişinin üzerinde yapışır kalır..
Bakanlar görevlerinden ayrılsalar bile yaşam boyu her karşılaştığımızda onlara “Sayın Bakanım..” demiyor muyuz? Seçilemeyen milletvekilleri için de hep aynı rütbeleri kullanıyoruz..
Aslında yaşamın akışına uymuş gidiyoruz. Özbenliklerimiz taçlandıracak asıl ünvan, özgüven duygularımızın içinde bulunmaktadır. Buna inananlarda kişilik karakterleri asla travma geçirmez.
Özlü bir söz vardır: “İnsanlar yanlış yapabilirler, yalnız büyük insanlar yanlışlarını anlarlar.”

 

<