İŞİN İÇYÜZÜ / ONLAR KAĞITTAN ASLAN DEĞİLDİ..
Türkiye’yi kulak arkasına atmayın. Yedi düvel bilir; gücünün ölçüsü sınırsızdır. Her
şeyden önce pehlivan bir millettir. Tarih boyunca “er” meydanlarına güreşçi yetiştirmiştir.
Dünyanın en eski spor dallarından biri olan güreş, milli kahramanlığımızın bir simgesidir.
Selçuklu’lar döneminde kahramanlık gösteren yiğit savaşçılara pehlivan denirdi. Daha sonraları
peşpeşe ünlü zaferlerle “yedi düvele” nam salan pehlivanlar, bizim topraklarımızdan yetişti.
Ülkemizin gururunu madalyalarla süslediler.
Koca Yusuf, Adalı Halil, Kel Aliço, Kurtdereli Mehmet ve daha pek çokları ne
hafızamızdan, ne de gönlümüzden silinebilir..
Pehlivan güreş tutan sporcudur. Cumhuriyetimizin kuruluşundan sonra, dünya
minderlerinde efsaneler yaratan Yaşar Doğu, Gazanfer Bilge, Adil Atan gibi koç yiğitler, güreş
severleri büyülediler.
Kırkpınar güreşlerinde, emsalsiz pehlivanlarımızın şampiyonluk ünvanları hiçbir vakit
unutulmaz. Paris’te dünya şampiyonluğu kazanan “Kars Ahmet”in ustası Hergeleci İbrahim için
“Analar böyle aslan görmemiş” denirdi.
Cihan Pehlivanımız Koca Yusuf, zaman içinde hayata gözlerini kapayan güreş
şampiyonlarımızın başında gelirdi. Bu millet, Koca Yusuf ayarında sayısız ünlü pehlivanlar
yetiştirdi. Bu saydığımız pehlivanlar, hiçbir vakit güreşi uzatmaz, rakiplerini en kısa sürede
yenmeyi başarırlardı. Güreşçilerimizin rakiplerini nasıl kündeye getirdiklerini zevkle anlatan
şöhretli yazarlarımız vardı. Şimdilerde, bunları kimse hatırlamaz oldu.
Yakın zamanlara uzak düşen, bu kalemlerden en tanınmışı rahmetli Murat Sertoğlu idi.
Kalemine maşallah, döktürdü mü döktürürdü! Gazetelere devamlı pehlivan tefrikaları yazardı.
Üstad, kaleme aldığı pehlivan yazılarını, Babı-âli çevresindeki kahve köşelerinde hazırlardı.
Masada onu kâh çay yudumlarken, kâh nargilesini fokurdatırken görenler, selam vermeye
çekinirlerdi. Çünkü, o yazı metinlerini hazırlarken, pehlivanların dünyasında yaşardı. Bir günde,
beş gazeteye değişik pehlivan tefrikaları hazırlayan bir hafızaya sahipti. Bir gün önce, hangi
pehlivanı, güreşin hangi yerinde bıraktıysa, satırına virgülüne kadar unutmadan, hatta gaf
yapmadan devam ettirirdi. Güreş tefrikalarının usta bir kalemiydi.
Pehlivan yazarı Sertoğlu, Adalı Halil’i, Kel Aliço’yu, Kurtdereli Mehet’i yazarken, her
tefrikanın sonunu öyle bir merakla düğümlerdi ki, okurları ertesi günkü gazeteye kavuşmadan,
heyecanlarını dindiremezlerdi.
Pehlivanlar için düzenlenen beyitlerin, taçlanmış metni şöyledir:
“Allah Allah İllallah
Erler çıktı meydana,
Biri birinden merdane,
Biri ak, biri kara
Mevlam her birine kuvvet vere.
Bu meydan er meydanıdır,
Nice koç Yiğitler bu meydandan geçti,
Acı tatlı suyun içip göçtü ..”
Bu büyük insanları, günlük tefrikalarıyla yıl boyunca gazetelerde devamlı hazırlatan bir
dönemin usta kalemleri vardı.. Ününü bütün dünyaya yayan büyük pehlivanlarımıza, şimdi
sayfalarında yer ayıracak bir gazete kaldı mı? Ayrıca, pehlivan okuyucularının tarihin arka odasında
kaldığını da düşünebilirsiniz. Yazılı basının hali böyle.. Pehlivan okurları mumla aranacak hale geldi.
Büyük Türk pehlivanlarını televizyon ekranlarında yaşatmak ihtiyacı duyulsa bile, rahmetli
Murat Sertoğlu’nun yazış tekniğine uygun bir isim bulmak zor olacak..
Her pehlivan’ın hayat hikayesini, genç kuşakların beynine taşımak için ilgili Bakanlık, yeni yeni
projeler üretmelidir. Hiç olmazsa, en basitinden turistlerin ilgisini çekecek bölgelerde; Milli destanlık
güreşçi minderleri kurabilir, cazibe alanları oluşturabilir. Bu anlayış, “domates güzelleri”ni teşhirden
daha fazla etki bırakır.
Pehlivanlar, Türkiye’nin yenilmez gücünü göstergesi olarak devamlı anılmalıdır. Bunun millet
bütünlüğüne katkısı unutulmamalıdır.