İŞİN İÇYÜZÜ / ŞİMDİ, 2017 YILINA GELELİM..
Bütün iş adamlarımız, politikacılarımız dolar fiyatını izler. Onlar için dünya, ucuz dolar üzerinde döner. Doların hakiki fiyatını düşünmezler. Dövizin ne pahasına geldiğini umursamazlar. Onlar için parasal kesim önemlidir. Reel kesimlerdeki yıkım ve üretim önemli değildir. İthalat ile her mal geliyor, Yabancı marketler ithal malları ile taşıyor.
Sağ olsun Global sermaye. Onların market zincirleri ithal yiyeceklerle dolu.
Ülkemizde herşey bulunuyor. Fakat üretim yok. Katma değer, halkın ürettiği değerler, Türk parası ihtiyacını yaratır. Bu yolla emisyon yaparak devlet servet kazanır. Ayrıca, devlet bu emisyon ile döviz toplar. Borç almak yerine borç öder. IMF’den kurtulma imkanları doğar.
Türkiye, borçla zengin görünen bir ülkedir. Dünyada çalışmadan, üretmeden zengin olmuş bir millet yoktur. Enflasyonun başlıca sonucu, Türkiye’yi borçlandırmasıdır.”
Türkiye’nin ekonomi karnesine not düşüren para uzmanlarından Orhan Pekin, memleketimizin dolar oyunlarının içine sokulduğu yazıyor.
Geçmiş yıllarda doların etkisine sokulan Türk ekonomisinin nasıl çöktüğünü örnekleriyle belirten yazara göre, sıcak parayı verilen faiz, Türkiye’nin borcuna yeni borçlar katmıştır. Güven duyulan sıcak para, hiçbir istihdama katkı sağlamamış, üstelik ekonominin kırılgan olmasına yol açmıştır.
Sayın Cumhurbaşkanının çarşı-pazarlardaki fiyat iniş-çıkışları karşısında açığa vurduğu hayreti; cahil ekonomistleri ve menfaatçileri düşündürmelidir. Tarladan pazar tezgahlarına kadar gelen domates, patlıcan fiyatlarına aklı takılanlar, Cumhurbaşkanı’ndan daha az düşünenler değillerdir.
Üreticilerle aracılar arasında geçen “balon fiyatları” engelleyecek bir mekanizma yok mudur? Elbette vardır ve bilinmektedir. Bu korkunç tezgahı kimler bozabilir? Türkiye’nin ekonomik krizinde parmağı olanlar kimler? Sordukça sorular artacaktır ama, cevapsız kalmayacaktır.
O halde sebep nedir? Söyleyelim:
“Bürokratlar..”
Sayın Cumhurbaşkanı gözünü açmıştır. Bir toplantıda ön sırada oturan Tarım Bakanı Faruk Çelik’e, uyandığının ilk işaretini vermiştir. Üretecinin tarladan topladığı malını, marketlere, manavlara, pazarlara ve tüketiciye doğrudan satmanın önündeki engellerin aşılmasını hatırlatmak istemiştir.
Şimdi bürokratlara sormalıyız. Cumhurbaşkanından gerçek sinyali alan Tarım Bakanı Faruk Çelik, bürokrasinin kırılgan noktalarını bildiğini ima eden hafif bir gülümseme göstermiştir. Bu şu demektir. Bir Bakan ne kadar uyanık olursa olsun, bürokrat dosyalarının, kafa karıştıran gerekçelerinin altındaki gizli niyeti, bulup çıkarabilmelidir. Piyasada binbir oyun oynayanların mutlaka bir açık kapı bırakacakları unutulmamalıdır.
İŞE GÖRE ADAM..
Adamın biri işe girebilmek için hazırladığı dilekçeyi, referans mektubuyla birlikte firmanın patronuna vermiş.
İşveren mektuptan çıkardığı dilekçeden önce, refarans belgesine bakmış. Şöyle yazıyormuş:
“ Bu zat yanımdan ayrıldığı için çok çok mutluyum..”
BİR SÖZ: “ Umutlarımıza göre vaat eder, endişelerimize göre vaadimizi tutarız.” (La Roche -Foucauld)