SELAMİ TURGUT GENÇ

SELAMİ TURGUT GENÇ

İŞİN İÇYÜZÜ / ŞOFÖRLERİN

Türkiye’de ilk defa “Şoför Yarışması” düzenleyen gazeteci ben oldum.
-    Neden buna gerek duydum?
Bu soruya açıklık getireyim:
Şoförlük, ülkemizde yavaş yavaş gelişen bir meslek dalı olmuştur. Önceleri, Cumhuriyetin kuruluşundan sonra ulaşım hizmetleri, az sayıdaki damalı taksilerle yapılırdı. Mesleğe, o günlerde, mert, kabadayı görünümlü, semtlerin gözde delikanlıları rağbet ederdi. Yelek altı beyaz kolları kıvrık gömlekleriyle, kaytan bıyıklı, sert bakışlı şoförlerin giyimlerindeki çekiciliği, basık topuklu ayakabılarıyla onları farklı bir kişiliğe büründürürdü. Konuşmalarındaki argo sözcükleri toplumca yadırganırdı. Aslında semt ruhunu yaşatan onlardı. İnsanların doğumundan ölümüne kadar öncelikli toplum hizmetlerinin önünde gelen insanlardı. Sokakların karanlığı ve yolların tehlikeleri, yaşamlarının en büyük kâbusuydu.. Hizmetinde bulunduğu toplumla, herkesten çok sarmaş dolaş olmak ve onlar tarafından sevilip sayılmaktan mahrumdu. Sebebi, malum kılık kıyafetlerinden ileri geliyordu. Gösterişli, çalımlı halleriyle yadırganan şoförler, o yıllarda serzenişle kendilerini şöyle anlatırlardı:
“Adımız çıkmış dokuza, inmez bir daha sekize..
Şoförlerin, kurtuluş savaşındaki geçmişine bakıldığında bunun haksız bir yakıştırma söz olduğu anlaşılacaktı.
Kurtuluş savaşına elindeki tüm imkanlarıyla katılan çilekeş şoförlerimiz, Cumhuriyet dönemine yüzlerinin akıyla girmişlerdir. Bir memleketin kurtarılması ve yeniden yaratılması çabalarına Türk şoförünün katkısı gerçekten büyük olmuştur.
Devrin ilkel araçlarını başarı ile hizmete sokan ve asıl önemlisi cepheler arası sefer yapan şoförler, Atatürk’ün daima takdirlerini kazanmışlardır. Başkomutan Mustafa Kemal’i cepheden cepheye , kongreden, kongreye götüren şoförler, bu uğurda canlarını bile esirgememişlerdir. Elverişsiz yol ve doğa şartlarına rağmen Atatürk’ü Samsun’dan Erzurum’a ulaştırmış olan vefakar Türk şoförünün bu hizmetleri unutulmamalıdır.
Bugün bile, büyüyen ulaşım yollarımızda şoförlerimiz dev bir sektörü oluşturmaktadır.
Cumhuriyet dönemini geçersek, İkinci Dünya Savaşı sürecinde, mesleki sorunlarını aşabilmeyi becerememişlerdir. Hep boynu büküklükle bir yaşam izlemiş ve kendi kaderlerine terk edilmişlerdir.
Demokrasiye geçiş dönemlerinde taşımacılıkta bir gelişme başlamışsa da şoförler sosyal korunmada gene yalnız bırakılmıştır. Mesleğin bütün ezikliği, şoförlerin üzerine yapışıp kalmıştır.
Sorunlarında bir çıkış yolu bulamayan ve bunalımların kaynağında mesleklerini yürüten şoförlerin dertlerine 1964 yılında uzandım. Bu çilekeş insanları yaşamlarında yüreklendirmek ve topluma sevindirmek için çalıştığım gazetede yarışma düzenledim.
İstanbul’da akşam saatlerine yakın yayınlanan “Gece Postası” gazetesinde böyle bir atılımı gerçekleştirmek üzere kolları sıvadım. Yönetimde bulunduğum için gazete sahibiyle fikir beraberliğimiz oldu. Büyük Şoför Yarışmasına hazırlandık. Konuyu ilgili çekici seviyede tutmak amacıyla ödüllü projeler hazırladım. Yarışmanın sponsorluğunu BP. Petrolleri üstlenecekti. Şirketin dış dış ilişkilerini tanınmış gazeteci Fethi Pirinçcioğlu yürütüyordu. Temas kurdum. Yararlı ilişkilerimizi kısa zamanda geliştirdik. Yarışmanın koşullarını belirledik. Yabancı kaynaklı bu Petrol Şirketi 50 şoför çocuğuna öğretim bursu verecekti. Bununla kalınmayacak, ayrıca yarışmada derece alan 30 şoför bir yıllık benzinleri bedava sağlayacaktı.
Jüri’nin seçiminde de adil kıstaslar uygulandı. Meslek teşekküllerinden, üniversiteden, sokaktaki bir vatandaştan, iş dünyasından birer temsilciyle oluşturulan jüri, çok titiz çalışmalarda bulundu.
Şoförlerin yaşamları, özel yanları, aile ortamları, çocukları, vatandaşlık bilinçleri detaylı yayınlarla hergün okurların gözleri önüne çıkarılıyordu. Yarışma görülmemiş bir ilgiyle izleniyordu..
Şoförler kaybedilen değerlerini yeniden toplumun önüne çıkarma fırsatını bulmuşlardı.
İnsanları mesleklerinde mükemmelleştirmek ve girişimci ruhlarını hareketlendirmek için bir potansiyel güce ihtiyaç vardır. Her meslek uzun bir silkelenme süreci geçirdikten sonra değişime zorlanır.
Sonraki yıllarda “Plaka donmalı.. Şoför doymalı” sloganıyla Meclisten yasa çıkarılması ortamını hazırlayan bir gazeteci olarak anılarımı zaman zaman okurlarımla paylaşacağım..
Bir İspanyol Atasözüdür: “Kalem, kafanın dilidir.”

 

<