İŞİN İÇYÜZÜ / TRAFİKTE GÜLÜMSE TÜRKİYE…
En büyük yol projeleri içinde olan bir ülkeyiz.
Karayollarımız, dünya standartları düzeyinde şehirleri birbirine bağlıyor.
Övünülecek bir noktadayız..
Bu aşamanın öbür yüzüne bakacak olursak, aklanmış yollarımızın sabıka kayıtları ürkütecek boyutta. Trafik kazaları, her gün can alıyor, yuvaları söndürüyor..
Mücadele için her yol denendi.. Konferanslar, paneller düzenlendi. Dosyalar dolusu raporlar hazırlandı.. Görüşler, düşünceler her kesimde tartışmaya açıldı.
Eğitim için milletçe kampanyalar yürütüldü.
En iyi yasalar çıkarıldı. Fakat bu soruna, gene de, çare bulunamadı.
Taçlandırdığımız bu yolların üzerine yerleştirilen “trafik uyarı levhaları”nı sırf keyif olsun diye, tabanca atışlarıyla kevgir haline döndüren bizler olmadık mı? Bunun sorumluluk duygusu kaç kişinin vicdanlarında yer etti?
Yol kenarlarındaki bu trafik uyarı levhalarını söküp piknik yapılan alanlarda üzerinde kavurma, et kızartan vurdum duymaz vatandaşların pişkinliklerine öfke yağdıranlar, gene sağduyu sahibi insanlar oldu.
Ulaşım yollarımızla övünürken onarım alanlarında “mıcır” unutup, araçların takla atıp yuvarlanmasına, ölümlerin hız kazanmasına kimler neden oldu? Suçlu hazır. Trafik canavarı.. Toplum olaylara artık bu gözle bakıyor.
Trafik canavarı karayollarımıza hakim.. Her gün can alıyor.. İnsanlarımız karayollarında kazalara adeta abone.. Bütün yolların sonu sanki mezarlığa açılıyor.
Direksiyon başında oturanlar, trafik canavarına “lokma” adaylar sanki..
Trafikte böyle bir depremin sarsıntıları içindeyiz.
Şüphesiz ki etkin önlemler alınıyor.. Aşırı hız, kural hataları, eğitim gibi konularda bilinçli olmanın yolları gösteriliyor..
Dahası var.
Denetimlerde öğüt ve uyarıları etkili kılmak için yollarda şoförlere lokum, çikolata, bayram şekeri dağıtan polislerimizi görüyoruz.. Sevgililer gününde de çiçek veriliyor.
Araç kullananları duygulandıran bu sıcak ilişkilerin insanlardaki bencillik alışkanlıklarını bir ölçüde frenleyeceği düşünülebilir.
Asıl araz bünyededir. Ruh ve bedel ilişkilerini dengelemedikçe tedaviye ulaşılamaz.. Bencil ve egoist yapılı insanlar, devamlı, azgınlıklarını sürdürürler..
İnsanlarımızı ruh ve beden yönünden hastalığa sürükleyen olayları da gene bizler, şehirlerin yaşam tarzları oluşturmaktadır.
Kentlerin araç yoğunluğu, trafik işkencesi, gürültüsü, sağlığımıza yönelmiş tehlikelerdir.
Ayrıca şu ayrıntılara da göz atalım:
Gözlerde renk seçme zafiyeti varsa.. Ağır romatizma ve kas gerilmelerinden etkilenme oluyorsa, strese yatkınsa, baş dönmesi (vertigo) veya kan şekerinde düşme yaşanıyorsa, araç kullanan bu kimseler derhal incelenmeye alınmalıdır.
Trafik kazalarını önlemenin en kestirme yoluna buradan girilmelidir.
Öncelikle uzun yol şoförlerinin kullandıkları ilaçlar, reçete kayıtlarından ve eczanelerden alınan ilaçların bilgisayar kaynaklarından belirlenmelidir.
Ağrı kesici ilaçlar görmede bulanıklık yapar. Kan şekeri düşmesi, yollarda hayal görme, dikkat azalmasını tetikler.. Stresi dindiri ilaçlar ise gevşeklik, dalgınlık verebilir.
Sosyal Güvenlik Bakanlığı, kimlik değerlendirmelerinden ilaçların temin edildiği kaynaklara ulaşarak, şoför belgesine sahip kişiler üzerinde bilgi elde edebilir. Daha sonra içişleri Bakanlığıyla koordine çalışmalar yapılarak soruna kaynağında çareler üretilebilir.
Bugünkü teknolojinin etkin gücü karşısında, trafik canavarının barınamayacağını, kimse aklına getiremiyor mu?
Trafikte bütün yollar (gülümse Türkiye) ufkuna yaklaşmalıdır.