İSKENDER ÖZSOY

İSKENDER ÖZSOY

ÜSTÜ KALSIN

İSKENDER ÖZSOY/60 Yıl Önce Bir Yılbaşı Gecesi

Yıllar öceydi.

 

O yıllarda 2000 yılını görebilir miyim diye düşünüyordum.

 

Şükür, gördüm. Üstüne de bir 15 yıl ekledim.

 

Yıllar ne çabuk geçiyor günler arasından.

 

İnsan zaman zaman eskiye dalıp gidiyor; bayramlarda seyranlarda.

 

Yılın son günüyle ilgili Üstü Kalsın yazmaya niyetlendiğimde de  eskilere daldım gitti.

 

Aklımdan geçenleri toparladıktan sonra ortaya bu yazı çıktı.

 

..........

 

Yılbaşı deyince, aklıma akrabalarla bir arada olmanın, güle oynaya vakit geçirmenin dışında kestaneli hindi dolması geldi.

 

Rahmetli anacağım ne de güzel yapardı.

 

Ama hindi kimden alınacaktı?

 

“Baba hindi”leri önüne katıp elinde uzun sopasıyla 1950’lerin  Üsküdar sokaklarında gezdiren “hindi çobanı”ndan mı, yoksa başka bir yerden mi?

 

O zamanlar bu bizim sorunumuz değil, önce babalarımızın, sonra da yılbaşı sofralarını hazırlayacak annelerimizin sorunuydu.

 

Ama hindiler beslemek biz çocukların göreviydi.

 

İstanbul’da 60 yıl önce yeni yıl nasıl karşılanıyordu, yılbaşı sofraları nasıl hazırlanıyordu, o uzun gecede neler yapılıyordu?

 

Hiç merak ettiniz mi?

 

Evlerde yılbaşı gecesi telaşı günlerce önceden başlardı.

 

Bir heyecan, bir telaş sorma gitsin.

 

Sonunda o gece gelir ve sofralar donatılırdı. Kestaneli hindi dolmasının yanında cennet taamı bol cevizli kabak tatlısı, Ankara armudu, Amasya elması, Yafa portakalı, Anamur muzu ve çeşit çeşit kuru yemiş de cabası.

 

Evlerin başköşesindeki lambalı radyolar, bu geceye mahsus “ajans” saatinden sonra kapatılmamış olurdu.

 

Radyo zaman zaman parazitlenen sesiyle çalışırken çocukların mızmızlanmaları duyulurdu hafiften.

 

Fırdöndü oynama zamanı gelmişti anlaşılan.Hemen masanın bir bölümü boşaltılır, ortaya güzelce kalaylanmış bir tepsi koyulur; pirinçten yapılmış fırdöndü bir al, iki koy, iki al, hepsini al seçenekleriyle nasıl dönerdi fır fır tepsinin üzerinde.

 

Ve o an.

 

Tombala zamanı.

 

Bu kez –vakit de epeyce ilerlemiştir- masadan kalkılır, büyükler başköşede olmak üzere herkes kendine bir yer seçer odada ve tombala başlardı.

 

Kartlar dağıtılır, kart başına düşen para toplanır ve ne kadar dağıtılacağı hesaplanırdı önce.

 

Nihayet çekiliş başlar ve büyük bir dikkatle çıkan numaralar takip edilirdi:

 

“12...30... 11.... 16 çıktı mıydı? Birinci çinko. 14.... 75....

Granpa.... 65....18.....İkinci çinko....39... 18..... derken tombala.....”

 

RADYODA YILBAŞI GECESİ

 

Yemekti, sohbetti, fırdöndüydü ve tombalaydı derken saatler epeyce ilerlemiştir artık.

 

Çok iyi hatırlıyorum.

 

1954’ü 1955’e bağlayan yılbaşı gecesi.

 

Radyoda Zeki Müren konseri.

 

Saat 23.30

 

Herkes radyonun başında.

 

Şarkılardan fal tutuluyor, “İlk şarkı benim olsun.”, “Üçüncü de benim.” diye.

 

“Zeki” huşu içinde dinlenildikten sonra yılbaşı gecesinin de sonu gelirdi.

 

........

 

Kesip saklamışım o dergi kupürünü.

 

Sırası geldi, onu da yazayım.

 

1957’yi 1958’e bağlayan gece.

 

İstanbul Radyosu’nda ilk bölümü saat 21.00’de, ikinci bölümü saat

23.50’de yayınlanan Yılda Bir eğlence programı düzenlemiş.

 

Programına şu isimler katılmış.

 

Ayten Gencer (Alpman), İlham Gencer, Darvaş, Edvardo Gadeo, Orhan Avşar, Şevket Yücesaz, Necdet Köyutürk, Fehmi Ege, Alaeddin Yavaşca, Muzaffer Birtan, Zeki Müren, İnci Çayırlı, Ahmet Çağan, Aziz Basmacı, Celâl Şahin, Balarısı Ahmet-Özdemir ve Vantrolog Zaim.

 

O gece Şehir Tiyatroları oyuncuları da Tampon Tampona adlı radyofonik skeç sunmuş.

...........

2015’İ SAĞLIK VE MUTLULUKLA KARŞILAYIP ÖYLE UĞURLAMANIZ DİLEĞİYLE...

<