İSKENDER ÖZSOY/Mübadelede İnsan Ziyanlığı
Samsun Mübadele ve Balkan Türk Kültürü Araştırmaları Derneği’nin bu yıl sekizincisini düzenlediği Uluslararası Mübadele ve Balkan Türk Kültürü Araştırmaları Kongresi 6-7 Aralık 2014 tarihlerinde yapıldı.
DSİ 56 Evler Konferans Salonu’nda dernek başkanı Erdoğan Özoral’la Lozan Mübadilleri Vakfı Başkanı Ümit İşler’in açılış konuşmalarıyla başlayan kongrede ilk konuşmaları Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Prof. Dr. Mustafa İsen, Kosova Büyükelçisi Avni Spahiu ve Gümülcine Belediye Başkan Yardımcısı Sibel Mustafaoğlu yaptı.
Bu konuşmalardan sonra başlayan dört oturumda aralarında Bulgaristan ve Yunanistan’dan gelen tarihçi, yerel tarihçi, akademisyen ve gazetecilerin olduğu konuşmacılar bildirilerini sundu.
İlk günün üçüncü oturumunda ben de “Mübadele ve İnsan Ziyanlığı” başlıklı bildirimi sundum.
Kongrenin ikinci günü iki bölümde yapılan son oturumunu ben yönettim.
.........
Samsun’daki STK’ler arasında çok önemli yeri olan derneğin büyük başarılarından biri de Alaçam’da kurdukları mübadele müzesi.
Alaçam Mübadele Müzesi ve Çatalca’daki AKB/Mübadele Müzesi, müzeciliğin de sözde değil özde yapılması gerektiğini; bunun için de yüreklerin ortaya koyulması gerektiğinin kanıtı.
Kongrenin ardından Alaçam’a giderek müzeyi gezdik. Müzedeki objeler Kültür Bakanlığı envanterine kayıtlı. Personel giderleri ve diğer giderler Samsun Büyükşehir Belediyesi tarafından karşılanıyor. Müzenin mülkiyeti devlete ait. Müzeye teslim edilen her objenin kaydı titizlikle tutuluyor. Ve müzeye obje kabulüne devam ediliyor.
Bu arada ben de Samsun'a gelen Kavala mübadillerden, Yunanistan parlamentosundaki son Drama milletvekili Kobakizade İsmail Hakkı Bey ve arkadaşlarını Sakarya vapurunda gösteren fotoğrafı müzede sergilenmesi için Alaçam Belediye Başkanı Hadi Uyar'a hediye ettim.
Kongrenin düzenlenmesinde emeği geçenlerle bizi davet edenlere teşekkür ederim.
MÜBADELE VE İNSAN ZİYANLIĞI
Kongreye sunduğum bildirinin girişinden de kısaca söz etmek isterim.Bu girişte mübadele ve insan ziyanlığı konusuna açıklık getirmeye çalıştım.
.........
Bugünlerden 91 yıl önce.
Selanik ve civarı ender sertlikte kışlarından birini yaşıyor; kar ve fırtına geçit vermiyor.
Dayanılması zor iklim koşulları altında binlerce kişi Selanik limanında
Türkiye’ye gönderilmeyi bekliyor.
30 Ocak 1923 tarihinde Türkiye ile Yunanistan arasında imzalanan mübadele sözleşmesine göre ilk mübadiller 13-15 Ekim 1923 tarihinde Midilli’den Ayvalık’a gelmiş, cumhuriyetin ilanına tanık olmuşlardı.
3 Aralık 1923’te de ikinci mübadil kafilesi Girit’in Hanya kentinden
İzmir’e geldi.
Aynı günlerde, yani 1923’ün aralık ayında ak kuleli Selanik’in kara kışında limanda adına çadır denilen çul çaput altında titreşen binlerce mübadil.
Arzuları ve umutları bir an önce Türkiye’ye gidebilmek.
Ama ne mümkün.
O hüzün limanında bekleşenlerden bir grup, yaklaşık 1500 Kılkışlı 1923 yılının aralık ayının ilk günlerinde Tuzla’ya geldi.
O kış koşulları mübadillerin Türkiye’ye sevkıyatını ertesi yılın mayıs ayına bıraktırdı ama 1923’ün kışında Selanik limanında yaşananlar “insan ziyanlığı”, mübadillerin hayatla imtihanıydı.
İnsan ve ziyanlık kelimeleri nasıl yan yana gelir diye düşünmeyin.
Gelir.
Gelir ve mübadiller “insan ziyanlığı” deyimini çok sık kullanır.
Bu deyimin derin manasını onlardan başka kim bilebilir ki?
Hangi bilge mübadil kullandıysa ilk kez, derim ki mübadeleyi bundan daha iyi anlatan iki sözcük pek yoktur.
Ölüm kalım, hastalık sağlık, can beden, mal mülk.
Ne ziyanlıktır mübadele; ne kıyımdır.
Sadece bizim için mi?
Hayır elbette.
Rumlar için de -belki daha fazlasıyla- mübadele insan ziyanlığıdır.
Orada ve burada yaşananlar acıdır, açlıktır, hastalıktır, uyumsuzluktur ve hasrettir.
Kısacası dramdır.