İSLÂM AHLÂKI ( 2 )
Bugünkü sohbet yazımızda İslâm ahlâkının ikinci bölümünü işleyeceğiz ve Hz.
Peygamer Efendimizin ahlâkından bahsedeceğiz.
Müminler; Allah’ın buyrukları davranışa dönüştürüldüğü takdirde nasıl bir insan
ortaya çıkacağı konusunda Hz. Peygamber’in şahsında açık, somut bir model
bulmuşlardır. Hz. peygamber (s.a.s.), güzel ahlâkı, İslâmın bizâtihî kendisiyle özdeş
saymış ve “ Ben güzel ahlâkı tamamlamak için gönderildim! ” (Ahmet Bin Hanbel,
2/381) buyurmuştur. Esasen, bizzat Cenab-ı Hakk da, “Şüphesiz Sen yüce bir
ahlâk üzeresin) (kalem, 68/4) buyurarak O’nun ahlâkını övmüş ve ayrıca,
“Andolsun, Allah’ın Resûlü’nde sizin için güzel bir örnek vardır.”(Ahzâb, 33/21)
Ayeti ile Hz. Peygamber Efendimizin ahlâkını örnek almamızı istemiştir.
O halde Peygamber Efendimizin güzel ahlâkının esasların kısaca tespit
etmemiz gereklidir:
Resûlü Ekrem Efendimiz, sadece peygamberlik döneminde değil, çocukluğu
ve gençliği dönemlerinden itibaren insanlar arası ilişkilerinde “Muhammedül
Emîn” lâkabını alacak kadar güvenilir bir kişi olmuştur.
Daima doğru sözlü, hep dürüst, özü- sözü bir olmuştur.
Daima ahde vafa göstermiş; verdiği sözde durmuş, emanete riayet etmiştir.
Her zaman hayâ, iffet ve nezaket timsali olmuş; son derecede kibar ve nazik
bir yapıya sahipti.
Kendisine müracat eden herkes ile bizzat ilgilenir; konuştuğu kimse, sözünü
tamamlayıp ayrılmadıkça yüzünü ondan çevirmez; tokalaşmak üzere elini
tutan kimse elini bırakmadıkça o da bırakmazdı.
İnsanları kırmak ve incitmekten şiddetle kaçınırdı: Gurur ve kibir sahibi
değildi..Tevazuyu şiar edinmişti. Kendisini övmekten ve övünmekten hiç
hoşlanmazdı.
Şa’şaayı, gösteri şi hiç sevmez, ashabının arasında onlardan birisi olarak
sade bir hayat yaşamayı severdi.
Her zaman insanlara güzel sözler söylerdi; güler yüz gösterir; büyük bir
şefkat, merhamet, engin bir hoşgörü sahibi idi
Şahsı için kendisine yapılan kötü ve kaba muamelelere kızmaz, intikam
beslemezdi. Ama, Allah için kızılması gereken durumlarda kızar, sevinci gibi
öfkesi de yüzünden belli olurdu.
İslâmi emirlerin uygulanmasında gevşeklik göstermez, taviz verilmesini asla
kabul etmezdi.
Zorluklara, çilelere ve olumsuzluklara karşı sabırlı davranmak; azim, ümit ve
şevkini kaybetmemek en büyük özelliklerindendi.
Rabbine güven ve tevekkülü sonsuzdu.
Son derecede cömert ve hayırsever bir insandı.Ashab-ı Kiram O’nun
cömertliğini denizin dalgalarına benzetirlerdi.. Kendisinden bir şey istenilip de
“hayır” dediği görülmemişti. Yardıma ihtiyacı olan herkesin yardımına
koşardı.
Savaş alanlarında son derecede cesur ve dirayetli bir komutandı.
O, vefakâr bir dosttu; eşşis bir ahlâk abidesiydi. Allah’ın selam, rahmet ve
2
bereketi üzerine olsun.( Ahmet Ünkal ve Arkadaşları, Hz. Peygamberin
İzinde, DİP Yayınları, 887, s.243-246)
Allah Tealâ, insanı en güzel şekilde yaratmış(Tîn, 95/4; iyiliği kötülükten ayırma
gücüvermiş(Şems,91/8) ve yeryüzünde halife kılmış yani Allah’ın istediği ahlâk
düzenini yeryüzünde gerçekleştirmekle görevlendirmiştir.Ne var ki insanın kendisi de
ahlâken eğitilmeye muhtaçtır. Çünkü insanın hem iyilik hem de kötülük damarı vardır:
Bu iki damardan birini seçme gücü de vardır.İşte İslâm dininin amacı, Hz. Peygamber
modeline göre, insanı güzel ahlâk sahibi kılmaktır.
İLÂHÎ AŞK,
Zikredip Allah’ı ananlar,
Er-geç Rabbe kavuşur onlar,
İlâhî nâr-ı aşkla yananlar,
Er-geç Rabbe kavuşur onlar …
Hakka kulluğu tam yapanlar,
Bir tek ol Allah’a tapanlar,
Eğriden doğruya sapanlar ,
Er-geç hedefe varır onlar,
Bülbül olup aşktan ötenler,
Nâr-ı aşkla yanıp tütenler,
Cennet Gülzârında bitenler,
Er-geç Rabbe kavuşur onlar . .
Bu dünyada kendin bilenler,
Gönül paslarını silenler,
Ölmeden evvelce ölenler,
Er-geç amaca kavuşur onlar .
OYTAN Muammer bunu söyler,
Gece-gündüz Rabbi zikreyler,
Dünya mal-mülkünü n’eyler ?
Er-geç Rabbe kavuşmak diler …