RECEP ARSLAN

RECEP ARSLAN

Islık ayıbı

Ülkelerin sınırları, o sınırlar içinde yaşayan insanları, o insanları yöneten hükümetleri, bayrakları ve milli marşları var. Devlet kimlik kartında hangi yönetim biçimiyle yönetildiği, ülkenin adı, milletin adı, bayrağı, milli marşı ve para birimi haneleri olur. Bunlar devletin şahsiyetini ifade eder. Devlet başkanlarının kim olduğu, hükümet başkanlarının kim olduğu, bakanlarının ki olduğu kimlik kartına yazılmaz. Çünki bunlar değişkendir, gelip geçicidir. Ama devletin kimliğini ifade eden maddeler kalıcıdır ve devamlılık esastır. Tarih boyunca yönetim biçimleri bir birkaç defa değişebilen devletler vardır. Fıransa, Rusya, Türkiye, İran’da olduğu gibi.

Xxxx

Milletler yöneticileri tarafından yönetilir ve yönlendirilirler. Milli ve ebedi düşmanlar, milli ve ebedi dostlar kafalara çakılır. O günün siyasetçisinin çıkarına uygun telakkiler insanlara benimsetilir. Sonra bu alışkanlık, iman haline gelir. Bu telakkilerin yanlışlığı tartışmasızdır. Ama değişmesi gerektiğinde bu telakkileri değiştirmek hiç de kolay olmaz. Baazan atomu parçalamak, alışkanlıkları ve telakkileri değiştirmekten daha kolaydır.

Xxxx

Milletlerin temel özellikleri var. Ama insani özellikler tüm dünyada ortaktır. İnsani davranış ve anlayışların her biri her millette boyut değiştirir. Kimi ötekinden daha fazla, ya da daha az olabilir. Bu fazlalık ve azlık da milli özellikler halinde karşımıza çıkar. Felsefede bile bu böyledir. Soyut düşünmek, muğlak düşünmek, berrak düşünmek, ufuklu düşünmek, günübirlik düşünmek şekilleriyle milletlerin felsefeleri bile birbirinden ayrılarak millileşir. Okyanus ülkelerinin felsefesi, kara Avrupa’sının düşüncesinden ayrıldığı gibi, ada düşüncesiyle yüksek dağlarda yer alan ülkelerin düşünceleri benzeşmez.

Xxxx

Yöneticiler, hem kendi ülkelerini daha kolay yönetmek, hem maddi kazançlar için yüzyıllarca sömürgeciliği hedeflemişlerdir. Sömürülecek ülkenin aydınlarını biraz zenginleştirerek, şımartarak, diğer fertlerden imtiyazlı hale getirdiler. Başarılar kazanmasına imkean verdiler. Sonra da kulaklarına fısıldadılar. ‘Sen milletinin en akıllısısın, Sen bu milleti yönetmelisin. Senin ülken ve milletin bir geri kalmıştır. Bu geri kalmışlığı kabul et ve ona göre milletini kalkındırmaya kolları sıva. Ben arkandayım’ dediler. O aydınlar imtiyazı sevdiler, millet fertlerinden daha zengin olmayı, daha müreffeh yaşamayı sevdiler. Başardılar. Başarılarının arkasında ‘Sen bir geri kalmış milletsin’ diye fısıldayanlar vardı. Onlara inandılar. Kabul ettiler. Onlar bir geri kalmıştı. Bu eziklik, aşağılık duygusunu ve hayranlığı karakter haline getirdi. Aşağılık duygusu ve hayranlık giderek perestiş haline dönüştü. Artık o millet söylenen her şeyi yapacak kıvama gelmişti. Tüm servetlerini, üretimlerini, mahsullerini sudan ucuza almayı bir lütuf olarak sundular. İşte Avrupa’nın zenginliğinin temel kaynağı bu.

Xxxx

O sömürgeciler, sömürdükleri ülkelerin insanlarını elde tutabilmek için milli ebedi düşmanlar ve milli ebedi dostlar gösterdiler. İki kutuplu dünyada iki taraf birbirini başarısız, beceriksiz, insanları mutsuz olarak sömürgelerine bellettiler.
Türkiye’nin milli düşmanları Rusya, Ermenistan, Yunanistan ve Baas rejimiyle Rusya’ya yakın olan Araplardı. Dostları ise Amerika, Almanya, Fıransa, İngiltere idi. Ama Türkiye’yi işgal edenler arasında İtalya, Fıransa ve İngiltere ile Yunanistan vardı. Evet Rusya Karadeniz’de bazı illeri istiyordu. Demek oluyor ki aslında hiçbir milletin ve devletin ve ülkenin ebedi dostları veya ebedi düşmanları olmaz. Müttefik hayat boyu müttefik olmadığı gibi, düşman da her şartta düşman olamaz. Kurtuluş Savaşında Rusya’nın yardım ve teşviklerini de hesaba katmak gerek.

Xxxx

İşte o eski dünyanın yöneticilerinin Türk milletine ebedi düşmanlar kabul ettirmesinin neticesinde, dünyada meydana gelen tüm değişikliklere rağmen vatandaşımın kafasında kazınmış olan o milli düşman Yunanistan duruyor. Bir dostluk ayaktopu maçında, o ülkenin Başbakanı da izleyenler arasında olmasına rağmen benim insanım o devletin kimlik kartı olan milli marşı okunurken ıslıkla alaya alıyor, saygısızlık ediyor. O Yunanistan ki bizim yan komşumuz, depremde ilk gelen idi, biz de depremde ilk yardıma koşandık.. Utanmak gerek. Kafalarımızdaki hasta telakkilerden utanmak gerek.

<