ASIM ÇALIK

ASIM ÇALIK

İSMAİL YÜKSEK YENİ ÇALHANOĞLU mu?

Hakan Çalhanoğlu.....Oynadığı kulüplerde zirveye çıkıp ülkesinin milli takımında bu kadar saklanan başka bir oyuncu var mıdır acaba dünyada? Müthiş bir futbol zekasına ve futbol  için olağanüstü bir yeteneğe sahip. Sizi bilemiyorum ama ben Hakan'ın adını ilk defa 10. dakika duydum yolladığı uzun topu Kerem'le buluşturduğunda. Resmen gizledi kendisini Çalhanoğlu. Sonra toparlandı ama şansız bir sakatlık yaşadı. Çalhanoğlu Kuntz’un sahadaki sağ koluydu. Kenara gelince takımımız iyice affalladı. 

Enes Ünal......Bursa'da keşfedildiğinde müthiş bir yetenekti. Henüz 18 yaşında Manchester City'ye transfer oldu. Avrupa yolculuğunda gemisinin dümenini Belçika ve Hollanda derken sonrasında da İspanya'ya kırdı. İspanya onun evi olacaktı yolculuğu devam ederken. Levante, Villareal, derken Getafe şimdilik son duraktı genç oyuncu için. Sanırım tüm Türk futboseverlerin kafasındaki soru Enes'in milli takımdaki başarılı oyunlarına ne zaman süreklilik katacağıydı. Gençliği, dinamizmi ve yeteneği olmasına rağmen içinde bir Burak Yılmaz, bir Tanju Çolak, bir Aykut Kocaman, bir Feyyaz Uçar kıpırtısı bir türlü oluşmadı. Milli maçı yazacaktın Enes'den niye bu kadar bahsettin diyecek kimileriniz. Enes Ünal'ı dikkatle izleyebildiniz mi Hırvatistan önünde? Bu satırları yazmama genç oyuncunun sadece ilk 5 dakikadaki oyunu inanın yetti. Milli takımımızın beşinci dakikadan ilk gole kadar oynadığı futbol, ele geçen fırsatlar, rakip sahada baskılı ve kararlı oyununa maalesef Enes ayak uyduramadı. Cengiz'in ve Kerem'in hatta Ferdi, Orkun ve Salih'in presli oyununa karşılık Ünal'ın rakip sahada baskı yapmaya üşenir gözükmesi, yaşlı bir adam havasında adımlar atması sanırım milli takım adına hiçde hoş görüntüler değildi. Enes enerjisi bitmiş ihtiyar bir delikanlı gibiydi. Neyse ki sonradan genç olduğunu ve milli takımın kendisine ihtiyacı olduğunu hatırladı! Kımıldadı az biraz ama yetersizdi gayretleri. Ancak karar verme yetkim olsaydı, bu maç özelinde Enes mi Cenk mi sorusuna sanırım Cenk diye cevap verirdim. 

DEĞİŞİKLİKLER OYUNUMUZA NASIL ETKİ ETTİ?

Stefan Kuntz....Hala daha milli takıma nasıl bir sistemle oynatacağına karar veremedi. Üçlü mü oynayayım yoksa dörtlü defasla mı sahaya çıkayım sorularına kararsız hatta ne yapacağını bilmeyen bir teknik adam görüntüsünde Alman hoca. Ermenistan'a karşı 3'lü çıkıp, Hırvatistan'a karşı 4’lü dizilmenin esprisi Ermenistan'ın terazide hafif, Hırvatların ağır gelmesi miydi? Yoksa Ermenistan milli takımının golcüsü Briacso'nun, Hırvatistan'ın santraforu Kramaric'den daha kötü bir oyuncusu olması mıydı?

Ha bir de futbola damga vuran eski bir söyleyiş var zihinlerde.....Bu atasözünü kim söylediyse elini öpmek gerekir!... Futbolumuzda klasikleşmiş bir klişe haline gelen ve her daim kullanılan bir deyimdir yazacağım söz. "Atamayana atarlar". Maç sonlarında da hep yaşanıyor ne hikmetse. Keşke bir kere de doğru çıkmasa! Cengiz'le iki defa gol kaçırırsan, Kerem'le başka bir fırsatı değerlendiremezsen, elinoğlu gelir, gelir, gelir ve en sonunda golünü atar ve karşılaşmayı alıp götürür. Bu arada Mert de son dakikada gelen ikinci golü yememeli, o topu elinden kaçırmamalıydı.
Gecenin Notu: Kuntz evine gidince neden kaybettik sorusunu sorsun kendisine. İlk maçta Cenk'i sol kanatta oynatan, bu maçta ancak son 10 dakika kala hatırlayan, 2-0 gerideyken çift forvete 55-60’da dönmesi gerekirken, bu taktiksel anlayışa geçmeyi ancak 80'de akıl edebilen, ilk maçta iyi oynayan Onur Bulut’un yerine Zeki'yi oynatan, Enes'in maçın başlarındaki vurdumduymazlığına tepkisiz kalıp genç oyuncuyu gereksiz bir şekilde 80 dakika oyunda tutan, 8-10 numara karışımı oynayan milli takım kaptanının sakatlanıp oyundan çıkınca benzer özellikli Arda'yı oyuna almak yerine defansif orta saha oyuncusu İsmail'i oyuna alan bir teknik adam “Ben nerede hata yaptım?” demiyecekse eğer, bize yine hüznün yolları gözükecek gibi. Napayım dost acı söyler. Milli takıma; aynı dili konuşan, göğsünde ay yıldız taşımanın ne denli önemli olduğunun farkında olan, futbolcularını kendi ana diliyle hem taktiksel olarak oyuna ve rakibe konsantre edecek hem de psikolojik olarak oyun içinde yaşanacak her türlü senaryoya hazırlayacak teknik adamlara ihtiyacımız var. Konuşma dili haricinde diğer saydığım özellikler Alman teknik adamda var mı? Bence yok! Peki sizce?

<