İstanbul Boğazı’nda “buz” kavgası (1)
Bizim insanlarımız (!) birbirini hoyratça hırpalamayı sever…
Aslına bakarsanız kendileri bir şey üretmedikleri için ve yazdıkları “ortaokul tahrir ödevine” benzer makaleleri ile “yayın yaptık”larını söyleyerek övünürler.. (tahrir: kompozisyon)
Uluslararası ciddi bilim dergilerinde hiç birinin ciddi bir makalesi yayınlanmamıştır.
Uluslararası literatüre giren bilim insanı sayımızda iki elin parmağı kadar falandır…
Onlar da genelde Türkiye’de yapılmış araştırmalarda değildir..
Bir röportajda okumuştum;
Bir prof’un tanımıyla “Biz bilim öğreten hocalarız. Bilim insanı bilim üretendir. Biz sadece üretilen bilimi öğretiriz. Ama bize bilim adamı denmesinden de çok hoşlanırız” demişti,
Haklı…
Şimdilerde de gazete sayfalarına yansıyan iki prof’un tartışması yargıya taşınsa “hakaret” sayılır ve ceza verilir.
Şimdi bir prof.’un, başka bir prof’un açıklamalarını “saçmalık” deyip sonrada, ilkokul bilgileriyle onun tezini çürütmeye kalkışması bir başka garabet…
Konu; İstanbul boğazının yakın bir gelecekte buz tutması…
Küresel soğuma ile ilgili İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Doğan Yaşar çok konuşulacak bir iddiada bulunarak ‘2022, 2023 veya 2024 olur. Bu dönemlerde biz, mini soğumaya gireceğiz. Sıcaklık mola verecek. Bu molada, İstanbul Boğazı'nın donduğunu göreceğiz’ dedi
Buna cevap biraz sert geldi; İstanbul Boğazı’nın önümüzdeki yıllarda donacağı iddialarını ‘saçmalık’ olarak nitelendiren Prof. Dr. Orhan Şen bir tv kanalında canlı yayında ‘Bir buzul çağı artık dünyada yok! 20 bin sene sonra olma olasılığı var. O da nasıl olur eğer küresel ısınmayı durdurup sera etkisini ortadan kaldırırsak 20 bin sene sonra olur. Hele 2022, 2023’te olmaz bu. Akan suda da zaten buz durmaz. İkincisi tuzlu su da zaten buz tutmaz’ dedi.
İkisinin de unvanı prof. Anlaşılan akademik dünyada saygı kavramı rafa kalkmış…
Bu saygı kavramını korona salgınının ilk günlerinde de yaşamıştık. Bir prof’un dediğini diğeri “saçmalık” diyerek yalanlayınca vatandaşım kafası karışmış ve hastalık hızla yayılmıştı.
Konuya dönelim: bir başka akademik unvanlı kişi; İstanbul üniversitesi deniz bilimleri enstitüsü öğretim üyesi doç. dr. Cem Gazioğlu ise 2019 yılında bu tartışmaya değişik bazda katkı yapmış ve şöyle demiş: “Bizim bulunduğumuz enlemde o şartların oluşması mümkün değil. Deniz suyu sıcaklığı -4’e düşse bile çok ince bir zar şeklinde donar. komple sistemin dibe kadar donması mümkün değil. bizim bölgemizdeki hava sıcaklığının kuzey buz denizindeki seviyeye gelmesi mümkün olmadığından dolayı İstanbul Boğazı’nda donma olayı gerçekleşmez”
Yani, İstanbul Boğazı’nın buz tutmayacağı tezini reddetmiyor sadece “iklim elverişli değil” diyor.
Elbette bizlerin bilgisi bu unvanlı kişiler kadar değil, Ancak Şen’in itirazının son cümlesine takıldık, galiba bizim bilgilerimiz eksik veya hocalarımız bize yanlış bilgi vermiş;
Ne diyor Şen, “Akan suda da zaten buz durmaz. İkincisi tuzla su da zaten buz tutmaz’
Biz devasa buzulların olduğu kutup denizlerinin tatlı su denizi olduğunu bilmiyorduk…
Şimdi gelelim iddialara; kısa bir süre sonra dünya mini buzul çağına girecek mi; Bu “haragüre” arasında bizde tartışmaya dahil olalım.
Hemen hatırlatalım; İstanbul Boğazı’nda, kayıtları günümüze dek ulaşmış ilk buzlanma M. S. 401’de oldu ve 20 gün sürdü. Boğaz ve Haliç bir çok kez 'dondu.' Sonuncusu 1954’teydi. 23 Şubat 1954 tarihli gazeteler, karın İstanbul’daki hayatı felce uğrattığını yazıyorlardı. Ama ertesin gün olacakları kimse tahmin etmemişti. 24 Şubat’ta Romanya’dan Karadeniz’e dökülen Tuna Nehri’nden koparak gelen buzlar, Boğaz’ın girişini kapladı.
500 metrekarelik alanı kaplayan buz parçaları aynı akşam Boğaz’dan içeri girmeye başladı. Önce Tarabya Koyu, gece yarısına doğru Kanlıca, Anadolu Hisarı ve Kandilli açıkları buzlarla doldu.
(Devam edecek)