ENGİN KÖKLÜÇINAR

ENGİN KÖKLÜÇINAR

İSTANBUL'UN PROFİLİ (1)

İstanbullu olmak öyle kolay değil. Para sahibi oldun mu, hemen İstanbullu olamazsın. Üç türkü, iki film çevirmek, seviyesiz tv programlarında yer almak, gece kulüplerinde hava atmak, siyah jeeplere binmek, en son model cep telefonları kullanmakla ve lüks otellere, lokantalara gitmekle İstanbullu olunmaz.

“Hanfendi, beyfendi” dediğinde “Hanımefendi, Beyefendi” dediğini sananlarla hiç olunmaz. 

İstanbullu olmak için önce yıkanacaksın, tıraş olacaksın, yüzüne nur gelecek. Sonra şiveni değiştirecek, terbiye dersi alacak ve dilinden “efendim” sözü eksik olmayacak.

 “İstanbul demek birbiriyle ‘efendim’ siz konuşmayan insanların kenti demekti.” 

Ya şimdi.

Bunlar “ulan”, “gurban olam”, “bacı, gardaş”, “aboo”, “cigerim” gibi sözcükleri İstanbul kültürüne soktular. Tıpkı lahmacun, çiğ köfte, künefe gibi.

“Efendim”in yerini, “ulan” aldı.

Onlar İstanbul’a uyum sağlamak için çaba göstermiyorlar, aksine İstanbul’u yozlaştırmak ve kendi seviyelerine indirmek için ellerinden ne geliyorsa, ardlarına koymadan yapıyorlar.

İstanbul’u rezil etmek için çabalayan yalnız bunlar değil. Rüşvetin yönlendirdiği yanlış yapılanma, kenti perişan etti. Hele İnönü Stadyumu’nun arkasındaki o rezalet bina yüz karası. Getirmişler, İstanbul’un kalbine bıçak saplamışlar. Kimler buna izin verdiyse, yazıklar olsun, yuh olsun!

Yalnız askeri ve ekonomik sırları düşmana satan insan vatan haini olmaz. Bunun en büyük sorumlusu kimse, kim bu otelin oraya dikilmesine imza atmışsa, hemen vatan haini ilan edip, o otelin en üst katından, törenle onu aşağıya atmalı...

“Ankara’nın nesini seviyorsunuz?” diyenlere, “İstanbul’a dönüşü”, “Haftabaşları Ankara’ya giderken, trene yalnız şapkam, yalnız elbiselerim, yalnız pabuçlarım biniyordu. Kafam ve gönlüm yalnız İstanbul’da kalıyordu” diyen İstanbul aşıkları Yahya Kemal ve Yusuf Ziya, şimdi mezarlarından kalkmalı ve şu İstanbul’un rezaletini görmeli. Tabii “İstanbul’u sevmezse gönül aşkı ne anlar” diyen Behçet Kemal Çağlar da. “Bir sengine, yekpare acem mülkü fedadır” diyen büyük Nedim de...

İstanbul sevdasını, İstanbul aşkını ölesiye yaşayan Bedri Rahmi Eyüboğlu’dan bir şiir okuyalım da teselli bulalım.

İSTANBUL DESTANI

İstanbul deyince aklıma martı gelir

Yarısı gümüş yarısı köpük

Yarısı balık yarısı kuş

İstanbul deyince aklıma bir masal gelir

Bir varmış bir yokmuş

İstanbul deyince aklıma kuleler gelir

Ne zaman birinin resmini yapsam öteki kıskanır

Ama şu Kızkulesi’nin aklı olsa

Galata Kulesi’ne varır

Bir sürü çocukları olur

Nasıl varacak? Ortada elleri belinde, külhanbeyi bakışlı, gökkafes dedikleri Ritz Otel varken... 

Gudubet bakışlı kafasını uzatırsa, mutluluklarını bozar. 

(Devamı var)

<