İşte cevap…
“Cevabı haftaya” diye bitirmiştik yazıyı…
Neden o cümlelerin kodlarını çözmeye çalışıyoruz ki…
Çünkü Sayın İmamoğlu, kendini Türkiye’nin geleceğini çizen adam konumuna çoktan getirmiş…
Söylediği cümle enteresan…
Sayın İmamoğlu diyor ki; Ben de Erdoğan gibi sembol oldum….
Doğrudur, az farkla kazandığı seçim sonrasında elinden mazbatası alınmış ve mağdur olmuştur…
Her mağduriyet bir sembol isim üretmez…
Mağduriyet ile sembol farklı şeylerdir…
Önce sembol nedir ona bakalım isterseniz.
Öncelikle kelime Fransızca kökenli. Duyularla ifade edilemeyen bir şeyi belirten somut nesne veya işaret, remiz, rumuz, timsal, simge…
Elbette, İmamoğlu, son yıllarda siyasetin yenilmez armadası Erdoğan’ı yenmiş bir kişidir…
Mağduriyeti, oturduğu makamdan “alaşağı” edilmesidir…
Ancak bir fikrin önderi değildir…
İşte işin püf noktası veya dananın kuyruğunun koptuğu nokta bu…
Erdoğan bir fikrin simgesiydi. Fikir ve ideoloji önderiydi…
Koltuğa oturduğunda da bu fikri önderliğini hiç ihmal etmedi ve ideolojisinin verdiği avantajla önderliğini sınır ötesine taşıdı…
Ve sembollüğünün verdiği avantajı kullandı, Türkiye’de bu yolu açan Erbakan’ı ekarte etti, bıraktı lider oldu…
İmamoğlu için aynı şeyi söylemek ne kadar mümkün…
Kararı siz verin…
Lider olmaya mı hevesli.
Bir siyasal kimliği var, geçmişinde sağ eğilimli olduğu iddiaları da yoğun…
Ama tüm bunlara karşın kendini Erdoğan’ın rakibi olarak görüyor ve cumhurbaşkanı olacağına kesin inanıyor…
İnce’de inanıyordu…
Ama asıl söylenti; İmamoğlu’nu pekte uzak olmayan bir gelecekte bir partiye genel başkan olabileceği…
Siyaset dedikoduya çok açık…
Sayın İmamoğlu’da biraz bu dedikoduları körüklüyor…
Dedikodularla bir efsane yaratmaya çalışıyor…
Olur mu olur…
Burası Türkiye…
Villa rahatlığında bir yerde yan gelip yatarak efsane olunduğuma göre(!)
Son bir not ve de bir uyarı;
Sayın İmamoğlu, kendisini haklı veya haksız eleştirenleri seviyesiz, şerefsiz diye eleştirmekten vaz geçsin…
Siyasette hakaret etmek bile incelik ister…
Kasaba ağzı ile siyaset İstanbul’a yakışmıyor…