İSTİKRARSIZLIKLARIN SEBEBİ
Hukukun üstünlüğünün sağlanamadığı ülkelerde, siyasi ve ekonomik istikrar sağlanamaz.
Bu ülkelerde bizim Ülkemizde olduğu gibi, zaman zaman istikrarı sağlamak maksadı ile darbeler yapılır. Anayasa başta olmak üzere yasalar yeni baştan düzenlenir. Bunları uygulayacak olan görevlendirmeler yapanlar, önceki görevlendirmeleri yapanlar ve önceki görevlilerden hesap sorulur, bu görevliler cezalandırılır.
Ama gel gör ki, yönetimin başına gelenler gidenleri aratmasınlar, istikrarsızlıklar daha da kötüleşir. Toplum korkutulmaya çalışılsa da yapılan ilk seçimde ihtilâli yapanların istekleri doğrultusunda değil, kendi bildiğini yapar, hatta onların cezalandırıldığı ve siyasi yasak koyduğu Başbakan, Bakan, Milletvekili, Belediye Başkanı ve mülki amirlerin yerine görev başına getirir.
Hakkın rahmetine kavuşmuş Süleyman DEMİREL ve Bülent ECEVİT başta olmak üzere birçok siyasetçi tekrar seçilip T.B.M.M.’ne girmişlerdir. Bunun en önemli nedeni ihtilâli yapanlar kendi geleceklerini ön plana alıp yasaları buna göre düzenlerler. Çünkü onlar düne takılıp kalırlar, ileriye bakamazlar. Kendilerinden de bir gün hesap sorulacağından çekinerek devamlı çıkarlarına bakarlar. “Devamlı arkasına bakanlar, önünü göremezler.”
Tabi ki dünü unutmamak gerekir. Dünü iyi bilmeyen, bugünü değerlendiremez, yol haritası yapamaz. Dünkü yaşananlardan ders çıkarılmalı, yarının projeleri ona göre yapılmalıdır.
12 Eylül 1961’de genel seçim yapıldı. Türkiye koalisyon ile tanıştı. Seçimden sonra 27 ihtilâlinin lideri Cemal GÜRSEL; “Ben C.H.P.’nin tek başına iktidar olacağını sanıyordum, akla hayale gelmeyecek bir durum ile karşılaştık.” diyerek cuntacı generaller ile toplanarak yeni bir darbe yapılmasını bir protokol imzalayarak T.B.M.M. toplanmadan duruma fiilen müdahale etmeye karar verdiler. Çankaya Köşkünde yapılan zirve toplantısında, Cemal GÜRSEL’in başkanlığında, Siyasi Parti Genel Başkanları, Genel Kurmay Başkanı, Kuvvet Komutanları toplanarak partilerin Cumhurbaşkanı adayı göstermemelerine, Cemal GÜRSEL’in Cumhurbaşkanı olmasına ve bu doğrultuda çalışılmasına karar verildi. Ancak Adalet Partisi ve Yeni Türkiye Partisi, Prof. Ali Fuat BAŞGİL’i aday olarak desteklemeye karar verince, Prof. Ali Fuat BAŞGİL’in adaylığını açıklaması üzerine tehdit edildi. Adaylıktan çekilmez ise can güvenliğinin olmayacağı söylenmesi üzerine, Prof. Ali Fuat BAŞGİL’in adaylıktan çekilip senatörlükten istifa etti.
25 Mayıs 1961’de T.B.M.M., askeri üniformalı Cemal GÜRSEL tarafından açıldı. 607 milletvekili ve senatör oy kullandı, Cemal GÜRSEL 451 oyla Cumhurbaşkanı seçildi, 156 oy boş çıktı.
15 Ekim 1961 seçimlerinde Yassıada Adnan MENDERES’i savunan avukatları Ferruh BOZBEYLİ, Burhan APAYDIN, Orhan APAYDIN, Ertuğrul AKÇA, Talat ASAL, Seyfi ÖZTÜRK, Arif ATALAY, Mehmet Selçuk AYTAN, Alpdoğan ŞEN milletvekili seçilerek Meclise girdiler.
Hapse atılıp yargılanan Demokrat PARTİ Milletvekillerinin Bakanlık yapanları dâhil, 33 akrabası Milletvekili seçildi.
Darbe siyaseti yetişmiş kadroları biçti, silip, süpürdü. Bunlardan mülki amirlik, eski T.B.M.M. Başkanı İhsan Sabri ÇAĞLAYANGİL başta olmak üzere, 13 vali Milletvekili seçilip Meclis’e girdi.
Aradan geçen 60 yılda darbelere teşebbüs ve ihtilâller oldu. 15 Temmuz 2016 darbe teşebbüsünde, Cumhurbaşkanının önderliğinde halk darbecilere gerekli dersi verdi Demokrasiye sahip çıktı.
Bu güne kadar yapılan darbeler neticesinde kurulan koalisyon hükümetleri de Ülkemizin kalkınmasını engellediği gibi ekonomik ve siyasi istikrarsızlık bugünlere kadar devam etti. Bunun en önemli nedeni önceki yazılarımda da açıkladığım gibi darbecilerin kendi geleceklerini düşünerek yaptıkları Anayasa, Seçim Sistemi ve yasal düzenlemeler, aradan geçen bunca zamana rağmen değiştirilemedi.
Anayasa ve Seçim Sistemi değiştirilmek istendiğinde, birlik ve mutabakat sağlanamadı, her şeyin süratle değişebildiği bir çağda, uzun yıllardır ihtilâlci yasalarla Ülkemizin yönetilmesi büyük bir hata olup, buna sebep olanlar 2023 seçimlerine kadar bu işe çözüm getirmez, üzerlerine düşen görev ve sorumluluğu yerine getirmezler ise, aziz Milletimizden sandıkta cevabı alacaklardır.
Maalesef siyasi ve ekonomik istikrarsızlık ve seçim sistemindeki hatalar nedeni ile Milletimiz iyi yetişmiş, liyâkatlı insanlarımız siyasetten uzak durduklarında, şahsi çıkar ve menfaatini ön planda tutan insanlar, siyasi partilerde görev almakta, yolsuzluk ve ahlaksızlıklar devam etmektedir.
Siyasi partiler de oy kaygısı ile bu tip insanlara müsamahakâr davranmaktadırlar. Bütün siyasi partilerde bu böyle devam etmektedir. Ama böyle devam etmemelidir. Dünyamız ve Ülkemiz olağanüstü vakalar ile karşı karşıyadır. Buna mutlaka dur denilmelidir.
Bu tip insanlar, caydırıcı cezalar ile siyasi partilerden ve toplumdan arındırılmalıdır. Milletimizin buna daha fazla tahammülü kalmamıştır.
Vatanını, Milletini seven, yeri geldiğinde canını dahi feda etmekten çekinmeyen insanlar, siyasete özendirilmeli ve bu insanlar ekseriyeti muhafaza edebilmelidirler.
Rahmetli İsmet İNÖNÜ’nün dediği gibi: “Namuslu insanlar, en az namussuz insanlar kadar cesur olmalı!” sözü şiar edilmelidir.
DERS ÇIKARILACAK HİKAYE:
İhtilal konseyi Ülke yönetiminde görev alacak kişileri belirlemek maksadı ile düzenlediği toplantıya siyaset, işadamları, bilim adamları, sanat, T.V., basın-yayım, spor, gibi her meslek grubundan tespit ettiği insanları davet eder.
Konseyin bu işten sorumlusu davetlileri içeri kabul ederken sıra ilke her davetliye şu suali sorar: “Acaba, gelenlerin içinde, en bilgili, en aydın, en mütevazı kimdir?”
İlk giren, görevliyi tepeden tırnağa süzen âlim cevap verir: “Benden üstün kim, var? Bilmiyorum!”
İkinci davetli siyaset adamı: “Benim olduğum söylenir.”
Üçüncü davetli işadamı: “Tabi ki ben. Beni tanımadınız mı?” der.
Kendilerine aynı sorunun yöneltildiği meslek mensupları gurur ve bencillikle yarışmada birbirlerini geride bırakacak cevaplar verirler.
En sonuncu davetli bilim adamı soruya şu cevabı verir: “Ne yazık ki, onlar benden önce salona girdiler.”
Gurur, insanların kurdu, tevazu ise ziynetidir.
Ekin tarlasında başları dik duran başakların fırtınalı havada başları yerlere kadar eğilir, fırtınadan sonra, tekrar eski halini alırlar.
Kavak ağaçları ise, fırtınada kırılır ve fırtınadan sonra doğrulamazlar.
TRAKYA GRUBU’nun “İhtilâl Sonrası” konulu toplantısında şahsıma ait anlattığım bu hikâye bir hayli takdir görmüştü.
HAFTANIN GÜZEL SÖZÜ
İnsanların arasında, adımları sert ve bakışları gökte dolaşanlar, mağrur ve kafalarının içi boş olanlardır.
ASRIN SÖZÜ
En üst rütbe ilimdir.
[Hz. MUHAMMED]
Sağlıcakla kalın.