ASIM ÇALIK

ASIM ÇALIK

KALECİLER YORULUR mu?

Yanlışlarla dolu bir ilk on bir vardı sahada. Mesut yine yedekti. Transfer döneminde satılması için uğraşılan Lemos sahada, ne üzücü ki oynadığı her maçı can siperane mücadeleyle başlayıp bitiren Sadık klübedeydi. Kaleciler yorulur mu bilemem ama futbol mantığı ile düşündüğümde file bekçileri sahada koşuşturan arkadaşları kadar yıparanmazlar! 

Kupa maçı sonrasındaki basın toplantısında sorulan soruya Erol hoca; “Altay yorgundu onun için oynatmadım” diyecekti. Ne talihsiz bir açıklamaydı doğrusu. Altay belki mental anlamda yorgun olabilirdi. Fiziksel anlamda olamazdı sanırım. Çünkü onlar sadece ceza alanı içinden sorumlular. Dolayısıyla koşucu özellikleri yok. Hocanın bu demecinin Harun açısından talihsizliği de verdiği cevap da gizliydi. Aslında gizli de değildi. Besbelli açık etmişti niyetini Bulut. “Altay çok yorgundu. Harun hatalı goller yedi. Aslında ona güvenmiyordum ama başka çarem yoktu. Altay’ı dinlendirmek zorundaydım”. Sizi bilmem ama ben böyle anladım hocanın cevabını. Keşke;” Bugün mental olarak yorgun olan Altay’ı dinlendirmeyi tercih ettim. Benim gözümde Harun’un Altay’dan farkı yok. Maç eksiği olduğu için yediği gollerde hatalıydı fakat en az 5-6 pozisyonu da kurtardı” demeli ve herşeye rağmen Harun’u onore etmeliydi. 

YANLIŞ TERCİHLER

Altay zihinsel açıdan ne kadar yorgun onu kestirmemiz güç ama sanki zihni, aklı, futbol mantığı yorgun olan besbelli ki Erol hocanın kendisi. Mesut’u oyunun başında sahaya sürmeyen, ki ne kadar fiziksel-kondisyonel durumu yeterli olmasa da rakibe psikolojik manada gözdağı verirsiniz, Sadık yerine Lemos’u tercih eden, ilk devreyi bir eksik ve bir geride bitirdikten sonra ilerleyen dakikalarda Sosa’nın yorulacağını hesaba katamayıp Caner’i oyundan çıkaran, Hatay karşılaşmasının ikinci yarısından bu tarafa acil ihtiyaç olduğu halde Erkin’i orta sol bölgede kullanmayı akıl edemeyen, ikinci devrede hem 10 oyuncuyla mücadele ederken hem de Sosa yorgunluktan dökülürken, skoru eşitledikten sonra orta sahaya Ozan’a destek bir oyuncu sahaya sürmeyip Valencia-Mesut-Samatta-Osayi dörtlüsüyle oynayıp Ozan’ı orta sahada tek bırakan, Sosa’yı uzatmanın ikinci yarısında “lütfen” değiştiren bir teknik adamın mental ve zihinsel yorgunluğu kendisinde arayıp aynaya bakması gerekmez mi?

Bu kadar transfere, bu kadar yeterli rotasyona rağmen hala yanlış oyuncularda ısrar etmenin futbol ile nasıl bir mantık bağlantısı olabilir inanın çözemedim ben. Son sözüm de kaleci konusu ile ilgili. Siz teknik adam olarak üçüncü kalecinizi değil belki ama ikinci kalecinizi mutlaka hazır tutmak zorundasınız. Harun iyi kaleci. Ama onu hazır hale getirip hazır tutmak da teknik adamın işi. Ancak öncelikle kalecinize güvenmeniz ve ona bu güveni aşılamanız lazım ki onun da kafası rahat olsun. O halde ikinci kalecinizi ligde bazı karşılaşmalarda oynatmanız gerekir ki paslanmasın ve kupa maçlarında da hata yapmasın. Altay’ı bilmem kaç maç oynatır, Harun’a da sırtınızı dönerseniz, böylesine bir çeyrek final maçında ya Altay’ı oynatmanız gerekir ya da maç sonu verdiğiniz demecinizde çaktırmadan ikinci kalecinizi suçlamamanız gerekir. 

Umalım ki takım Mesut-İrfan-Pelkas-Gustavo’nun olduğu bir kare as düzeninde toparlar. İlk iş Karagümrük mücadelesi. Hiç de kolay olmayacak gibi. Başakşehir’e karşı Lemos’un sert hareketi takımı yıkılmasının ilk sebebi. O halde süresiz olmasa bile 3-5 maçlığına kadro dışı bırakılmalı. Diğer oyuncuları ancak bu şekilde kendine getirebilirsiniz. 

<