ENGİN KÖKLÜÇINAR

ENGİN KÖKLÜÇINAR

KALEMİM KONUŞTUKÇA /Aklımız hep şeytanlıkta…

Ne şeytan milletiz. Aklımız fikrimiz üç kağıtçılıkta. Geçenlerde elimde bir 200’lük, bir baktım ön yüzünde bir yazı “Tehlike anında arkayı çevir”.

 

İyi de insanın elinde değil, hemen paranın öbür yüzüne bakıyorsun. Ben de çevirdim. Merak ettim arkada ne var diye. Ne yazıyor biliyor musun? “Ulan şimdi değil salak, tehlike anında.”

 

İçimden bir ses geldi de yaşıma yakıştıramadım.

 

“Manyak senden daha büyük tehlike olur mu?” diye...

 

Tehlike bu ülkenin her yanında var. Deprem tehlike, çürük bina yapan sahtekâr müteahhit tehlike, ülkeyi batıran kötü politikacı tehlike, yobazın din istismarı tehlike...

 

Kafasına şeytanın anteni kurulu ne kadar adam varsa, bu ülkede !..

 

Kurnazlık zeka, musiki sarhoş, devlet üşengeç, kitap cahil, gazete market, televizyon pavyon, refah gözyaşı olmuş; yani anlayacağınız herşey tersine işliyor. Bu örnekleri sayfalarca çoğaltabilirim, bunlar aklıma gelen birkaç tanesi...

 

Şeytanlıkta üstümüze yok ya...

 

Bir Temel fıkrası. Bu Temel’e de acıyorum. Bu ülkeye gönül vermiş, en saf, en temiz ve en iyi niyetli insanların çoğunlukta olduğu kesim, belki de Karadeniz bölgemizdir. Ama ne hikmetse böyle fıkraları onlarla bütünleştiririz. Herhalde olgunluklarından veya üstün zekalıklarından.

 

Temel Amerika’ya gitmiş, ertesi gün doğru randevu evine. İçeri girmiş, “ben Semanta’yı istiyorum” demiş. Ev sahibi “iyi güzel fakat Semanta çok pahalıdır, 1000 dolar”. Temel “Olsun”. Neyse o akşam halvet olmuşlar.

 

İkinci gün aynı saatte, Temel yine randevu evinde. Yine Semanta’yı istiyor, bastırmış 1000 doları, almış gitmiş. O gece de bitmiş.

 

Üçüncü gün yine aynı saat, yine Semanta. Artık ev sahibi de, Semanta da sıkılmış ama sonuçta bu işin sonunda 1000 dolar var. Çıkmışlar. Gecenin sonunda Semanta “Gel Temel, şurada bir içki içelim beni eve öyle bırakırsın” demiş. Başlamışlar muhabbete:

 

Semanta sormuş: “Sen nereden geldin?” Temel: “İstanbul’dan” Semanta; “Aaa çok güzel, benim orada ablam var.”

 

Temel; “Biliyorum.” Şaşkın, şaşkın sormuş Semanta:

 

“Nerden biliyorsun”

 

- Gelirken sana vermem için, bana 3000 dolar verdi de...

 

Şeytanlığı Temel’de aramayın. Biz de, devlet bile şeytan... Geçen gün Erkut Yücaoğlu (TÜSİAD eski Başkanı) bir toplantıda, “Maliye vergi kontrollarının %81’ini, vergi veren mükelleflerinin üzerinde yapıyor” dedi, ben dondum kaldım. Hani bu ülkede, kayıtdışı ekonomi, belimizi büküyordu. Bu kayıtdışı ekonomi yüzünden, AB ile olan ilişkiler sarsılıyordu. Demek ki, palavra !..

 

“Biz ne yapar, yapar bu Avrupa Birliği’ne girmek için bir şeytanlık düşünürüz” diyorsanız aldanırsınız.

 

Onlan herşeyi çözmek için uğraşıyorlar, biz düğümlemek için.  Ama yine de el, elden üstündür.

 

Hiç haz etmediği arkadaşını lokantada yemek yerken gören adam, garsonu çağırmış; “Oğlum, iri bir hıyar soy, şu karşıki masaya götür, benim gönderdiğimi söyle” demiş. Ancak gönderdiği şahıs, öyle yenir yutulur cinsten bir adam değil. Avrupa Birliği gibi, güçlü bir şair, rahmetli Rıza Polat Akkoyunlu imiş. Hiçbir şey söylemeden, kağıdı kalemi çıkarmış, yazdıklarını garsona verip, hıyarı ısmarlayana göndermiş;

 

“HİÇ BÖYLE DAVRANMAZDIN, KIYMETİMİ BİLSEYDİN,

HIYARA NE GEREK VARDI, KALKIP KENDİN GELSEYDİN.”

<