ENGİN KÖKLÜÇINAR

ENGİN KÖKLÜÇINAR

KALEMİM KONUŞTUKÇA /Aklımızı dinlendirelim…

Politikacıların bu kadar iğneli sözlerden sonra biraz da kafayı başka konulara yönlendirelim mi? Ne dersiniz; hep onlar mı bizi yönlendirecek? Biz de kendimizi yönlendirip, zihnimizi arındıralım. Tersten de okununca aynı manaya gelen kelime ve cümle bulalım.

- Anastas kabak satsana - Anastas mum satsana

- Şiş / Mum / Kılık / Kayak / Ala / Aba / Kabak

Bunlar basit kelimeler. En zorunu şair-yazar Mehmet Zeki Akdağ’ın arşivinden aldım. Değerli dostum, büyüğüm Mehmet Zeki Akdağ bu sihirli belgeyi, yarım asırlık arşivinden çıkartıp bana getirdi. Bakın ne diyor:

“Ayasofya’nın mermer vaftiz kurnasına şu yazı kazınmış:

‘NİSPONANOMİMATAMİMONANOPSİN’...

Anlamı şu: Yalnızca yüzünüzü kirden değil, kendinizi de günahlarınızdan arındırın...

Sağdan sola ve soldan sağa okunduğunda aynı olan bu sözcük, insanlık tarihinin ilk sihirli dizelerinden biri sayılıyor. Dilin ikili yönünü, ayrıca Müslüman ve Yahudi toplumlarının soldan “trafiği” ile Hıristiyanların sağdan trafiğinin bütünlüğünü içeriyor, çok enteresan değil mi?”

Devam edelim;

Son hecesi “an” ile biten hayvan ismi söyleyin bakalım:

Pelikan / Aslan / Yılan / Tavşan / Gergedan / Ağaçkakan / Saksağan / Kaplan

Peki “istan” ile biten devlet sayın:

Pakistan / Hindistan / Yunanistan / Afganistan / Arabistan / Macaristan / Bulgaristan / Lehistan / Türkistan / Habeşistan / Belucistan

Bunları sanki niye soruyorum ki? Niye biliyor musunuz? Çünkü “BEKLEnmeyeni BEKLEyin” adlı Dharma Yayınları’ndan bir kitapta, hep tek yönlü düşünmenin bizi yanlışlara yönlendirdiğini, daima çok yönlü düşünmek gerektiğini okudum, öğrendim. Bu kitabı okuyun, okutun...

Mesela kitapta şöyle bir şey var:

“...birkaç “çok yönlü düşünme” bulmacası !

(1) Beş güzel ve iyi giyimli bayan yanyana ayakta durmaktadır. Biri daha önce hiç bu kadar mutlu olmamıştır ve ağlamaktadır. Diğer dördü hiç daha fazla hayal kırıklığına uğramamışlardır ve gülümsemektedirler. Ne olup bitmektedir?

(2) Bir sabah bir kadın seçkin bir sanat galerisine koşarak girer ve galerinin en pahalı resimlerinden birkaç tanesine ciddi boyutta hasar verir. Aynı gün öğleden sonra kadın tutuklanacağına galeri sahibi tarafından ödüllendirilir. Niçin?

(3) Franz hiçbir suç işlememiş olmasına karşın dört üniformalı adam tarafından sarılmış ve çığlıklar atana dek dövülmüştür. Neden?

(4) Seymour ve Irving oduncudurlar. İkisi de aynı hızda çalışmaktadırlar. Seymour sabah dokuzdan, öğleden sonra beşe kadar aralıksız çalışır. Irving de aynı saatlerde fakat her saat başı on dakika ara vererek çalışır. Her günün sonunda Irving, Seymour’dan çok daha fazla ağaç kesmiş olur. Neden?

Yanıtlar:

(1) Güzellik yarışmasının sonuçları henüz anons edilmiştir. Ağlayan kadın kraliçe olmuştur. ‘Kibarca’ gülümseyen kadınlar ikinci ve üçüncülerdir.

(2) Kadın itfaiyecidir. Galerideki yangını söndürürken resimlerden bazılarının üzerine su ve yangın söndürücü köpük sıkmıştır. Bu o resimlere zarar vermiş fakat tüm galerinin yok olmasını önlemiştir.

(3) Franz yeni doğmuş bir bebektir ve bir doktor akciğerlerini havayla doldurmak için sırtını tokatlamaktadır.

(4) Irving, molaları baltasını bileyerek geçirmektedir.”

Doğru değil mi? Hadi bakalım bir başka “çok yönlü düşünme”. Vallahi, ben değil çok yönlü, bol yönlü düşünsem yine de bulamam. Bakalım siz bulacak mısınız?

“John ve Mary’nin cansız bedenleri yerde yatıyordu ve çevrelerinde su ve kırık cam parçaları vardı. Nasıl öldüler? Kimi cam parçalarıyla, kimi fırtına ile, kimi de bir kaza sonucu öldüğünü söylediler.

Yanıt:

- Ancak bunlar akvaryumlarının kırılması ile yere düşen iki kırmızı balıktı...”

Söyleyin bakalım şimdi suyu süzgeçte nasıl taşırsınız?

Ben söyleyeyim mi?

Dondurarak...

Zihnimizi arındırmak için devam edelim mi?

Bakın sonra “yahu Engin başka yazacak birşey bulamadın da, şimdi sıra bunlara mı geldi” demeyin. Vallahi istiyorum ki, biraz nefes alın. Hatta biraz gülün... Hadi bakalım?

 

“Nerede nehir vardır, su yoktur?

Şehirler vardır, binalar yoktur?

Ormanlar vardır, ağaçlar yoktur?..”

 

İnsanın gülmesi için 17, surat asması için 43 adelenin çalışmaya ihtiyacı varmış. Yani gülmek için daha az çaba harcıyoruz. Yine bir araştırmaya göre 1950’li yıllarda günde 21 dakika gülen insanoğlu, bugün yalnız ve yalnız günde 6 dakika gülebiliyormuş (!).. Bana kalırsa gelecek günlerde, gülme keyfini haftalığa, gelecek asırlarda da yıllık periyotlar da tadacağız...

Saçma sapan sorular olduğu gibi saçma sapan cevaplar da oluyor. Adamın biri söyledi: “Ispanakta çok demir varsa, neden inşaat betonlarında ıspanak kullanılmıyor.”

Aşağıdaki sorular ve cevaplarını rahmetli Hocam Selami Akpınar’dan aldım. Bana sordu bilemedim... Bakalım siz bilecek misiniz?

- Akrep nerede yaşar?

- Tarlada, sıcak ülkelerde, merdiven altında, heryerde.

- Hayır, hayır efendim.

- Akrep, saatte yaşar...

 

Peki bir başkası;

- Hırsız neyi çalmaz?

- Aaa, bunu biliyorum, zili...

 

- Ankara’ya soğuk nereden gelir.

- Kuzey’den, Bolu Dağları’ndan, Rusya’dan.

- Olur mu canım. Dışkapı’dan, Dışkapı’dan...

 

Rahmetli annem bana bir bulmaca sorardı? Ben de gençken herkese sorar, hiç doğru yanıt alamazdım.

“Deveden büyük, pireden küçük, baldan tatlı, zehirden acı”

Hadi bakalım bilin. Yenir mi? Canlı mı? Cansız mı? Her yerde bulunur mu? Bir sürü sorular? Söylüyorum;

“İncir...”

Ağacı deveden büyük, çekirdeği pireden küçük, meyvesi baldan tatlı, ama meyvenin ucundaki bembeyaz bir sütü var ya, o da zehirden acı !..

Söz anneme gelince kadınlarla ilgili bir iki sözcük aklıma geliyor. Hanımlar sakın alınmasın. Amacımız gülmek, değil mi?

“Kadın hakkı” diye bir şey yoktur. Çünkü “Hakkı, erkektir.”

Bir başkası;

“Kadınlar, erkeklerden niçin daha fazla yaşarlar?

Karıları yoktur da ondan...”

Kadınlara bu kadar yüklenmeye gönlüm elvermez. Bu da bir Fransız atasözü;

“KADINLAR OLMASA İDİ,

HAYATIN İKİ UCU YARDIMSIZ,

ORTASI İSE ZEVKSİZ OLURDU.”

Hani buralara kadar geldik, geldik amma neyi unuttuk.

Şehir vardı, bina yoktu; nehir vardı, su yoktu, orman vardı, ağaç yoktu. Bunun cevabını vermedik. Şimdi veriyorum...

“Haritada...”

<