KALEMİM KONUŞTUKÇA / Babasına bak Oğlunu al değil…
Her insanın etkilendiği, benzemeye çalıştığı, örnek aldığı hatta taklit etmeye özendiği insanlar vardır. Benim de hayatımı etkileyen insanlardan biri rahmetli olan ünlü bir iş adamıydı. Gençliğimde “Bu grubu, büyük grup yapan adam” yakıştırması yaparlardı büyüklerim.
Bir kitabımda anılarımla bu büyük insanı anlatmış, hayranlığımı dile getirmiştim.
Randevuma zamanında gitmesini, sabah erkenden işimin başında olmayı, ihtiyacın kişinin potansiyeli ile doğru orantılı olduğunu ondan öğrendim.
Firma binasına yeni taşınmıştı. Paraya ihtiyaç konusunda bana dedi ki: “Bak bugün senin 30 bin liraya, benim 30 milyon liraya, şu sokağın başındaki simitçinin de 30 liraya ihtiyacı vardır, ama bil ki, şiddeti aynıdır. Sen şimdi içinden diyorsun ki, 30 bin liram olsa hayatım kurtulur, simitçi de, ben de aynı düşüncedeyiz. Bu parayı bulursak işler düzelecek sanırız. Yani şiddet aynıdır. Bunu unutma.”
“BİR BÜYÜK İNSANI ÖRNEK ALIRSAK NE SÜRTÜP SENDELER, NE DE YOLUMUZDAN ŞAŞARIZ.” derler, doğruymuş. Ben ihtiyarladıkça o mükemmel insan hep haklı çıktı.
“Parasız Kitap” yayınlandıktan 3-5 ay sonra bir kokteylde oğlunun adresini öğrendim. Şeytan dürttü !..
Bir kitap imzaladım, ünsüz bir yazar olduğum ve bu kitabı hangi amaçla gönderdiğimi bilmediği için, okumayacağını tahmin ettiğimden, arasına bir kartımı koyarak babası ile ilgili bölümü nazik bir ûslup kullanarak işaretledim.
Sandım ki, duygulanır, bir “merhaba” der. Yalnız ve yalnız bir teşekkür bekledim. Duygu dolu bir yazar, başka ne bekler?
Adamcağız konumu itibarıyla, herhalde bir istekte bulunacağım, bir menfaat sağlayacağımı sandı ki bir teşekkür bile etmedi.
Öyle şaşırdım, öyle üzüldüm ki; ben o mükemmel adamın oğlunun böyle olacağına asla inanmazdım.
Demek ki, babasının oğlu değilmiş (!)
Yazık. Ne demişler.
“BABANIN KİM OLDUĞUNU UNUTMA.
BABASINDAN DAHA İYİ DESİNLER.
BÖYLE DERLERSE GURUR DUY.
BABASI KADAR OLAMADI DERLERSE UTAN.”
Herhalde para falan isteyeceğimi sandı? Yoksa başka bir şey mi? Beni tanımıyordu amma o kitapta, müşterek dostlarımızın isimleri vardı. En azından hakkımda bir bilgi alırdı. Hatta başka müşterek dostlardan da...
Dedik ya; burası Türkiye. Ya şanın, ya da paran olacak. Yoksa insanı adam yerine komazlar. Olsun.
“BİR İNSANIN RUHUNDAKİ ASİLLİK,
TEŞEKKÜR ETME KABİLİYETİ İLE ÖLÇÜLÜR.”
Şimdi yeri gelmişken bizim yokuşun emektarı olan, kitapları, ödülleriyle ünlü rahmetli Doğan Katırcıoğlu’nun yazmadığı ama anlattığı bir gurur tablosunu dikkatle dinleyin:
“Doğan Katırcıoğlu’nun babası O’nu Bab-ı Âli’ye getirdiği ilk gün, kulağına şunları fısıldamış;
- Oğlum, bak buraya Fahri Bey’in oğlu olarak giriyor ve çalışmaya başlıyorsun. Sen Fahri Bey’in oğlu olarak öyle haysiyetli, onurlu bir isim yapmalısın ki, ben bir gün buraya geldiğimde, herkes benim için ‘bu adam, Doğan Katırcıoğlu’nun babası’, demeli.”
Evet, yıllar geçmiş Doğan Babıali’de öyle ünlenmiş ki Fahri Bey için şimdilerde herkes “Doğan Katırcıoğlu’nun babası” demiş.
Hayranı olduğum büyüğüm mükemmel insan oğlunu piyasaya getirdiği gün, buna benzer bir söz sarfetmişse; şimdi sayın kasıntı oğluna, herkes halâ mükemmel adamın oğlu diyordur.