ENGİN KÖKLÜÇINAR

ENGİN KÖKLÜÇINAR

KALEMİM KONUŞTUKÇA / BAKAN'DAN ŞOFÖR OLUR DA, BAŞBAKAN'DAN OLMAZ MI ? (1)

Halil Sıvgın’ı tanırsınız. Renkli bakanlarımızdandı. ANAP, ANAP’ken, daha doğrusu Mesut Yılmaz, ANAP’ın başını yemeden önceki o muhteşem devirde, Sağlık Bakanlığı yapmıştı. Hem de çok başarılı bir Sağlık Bakanlığı...
Bir sürede bizim Marmara Grubu Vakfı’nın Başkanlığını yaptı.
Aradan yıllar geçti, artık bakan makan değil, ama ülkesine hizmet aşkından hiçbir şey eksilmedi, kurduğu bir vakıf ile bu aşkı sürdürmeye çalışıyor.
Yıllar önce Dedeman Oteli’nden, Marmara Grubu toplantısından çıktık, Halil Şıvgın’ın Mercedesi’ne bindik. Halil direksiyonda, yanında bu ülkenin, bir daha kolay kolay göremeyeceği bir büyük insan, cam sanayine imza atmış ve iki kez Sanayi Bakanlığı yapmış, Atatürk’ümüzün yurt dışında okuttuğu 700 gençten biri ve fikirde genç, çalışmada genç, her konuda genç o zaman 87 yaşındaki rahmetli Dr.Şahap Kocatopçu.
Şahap Ağabey, çok değişik bir insandır. Eşi, emsali olmayan, çevresine her bildiğini öğretmeye çalışan, kendini aşmış bir insan. O’nun sık sık söylediği Benjamin Franklin’e ait sözün güzelliğine bakın; 
“    Akıllı kimdir? Herkesten öğrenen,
    Kuvvetli kimdir? Hırslarını yenen,
    Zengin kimdir? Halinden memnun olan.”
Şimdi rahmetli Şahap Ağabey’imin anlatacağı anıyı da, tüm politikacı ve bürokratlara adıyorum. Tabii namuslularına...
“Sanayi Bakanıyım. Boğaz Köprüsü projeleri tamam. Sıra istimlaklere geldi. Müsteşarım elinde dosyalar ve haritalarla geldi, imzaya açtı. Haritayı görünce başladım gülmeye. 
Müsteşar sordu: ‘Ne oldu Bakanım’ 
“Benim arsam istimlake gitmiş de, ona gülüyorum” dedim.
Hemen, “efendim hemen değiştirelim”.
“Hayır, bu bize yakışır mı? Asla kabul etmem.” Oysa birkaç ay evvel yıllardır biriktirdiklerimizle o arsayı almıştık.
Bakın Şahap Ağabey ile ilgili çok anlamlı bir anı daha var. Bu anısını sık sık anlatarak, birçok din istismarcısına mesaj vermek isterdi; sırası gelmişken bunu da rahmetliden dinleyin;
Atatürk 1936 yılında, 700 Türk gencinin, yapılacak sınav sonunda, yurt dışına okumak üzere gönderilmesine karar verir. 
Şahap Kocatopçu da Maden Tetkik Arama Enstitüsü adına Belçika’ya gidecektir. 
Hazırlıklarını yaparken, dinine diyanetine bağlı anneannesi yanına gelerek “oğlum öğrendim ki, Brüksel’de cami yokmuş. Olsun, sen yine haftada bir gün kiliseye git ve Allah’ına dua et” diyor...
Bu olay, iki açıdan ne kadar önemli anlıyorsunuz değil mi? İşte Şahap Kocatopçu’nun anneannesi, gerçek bir müslüman. Riya, sahtecilik, din istismarı asla yok... 
Ya diğeri. Atatürk’ün tartışılmaz büyüklüğü. Yıl 1936 ve Ata karar veriyor, Almanya’dan, Amerika’ya, Fransa’dan İngiltere’ye kadar bütün ülkelere, 700 genç, ihtiyaca göre seçilerek ve sınavla belirlenerek gönderiliyor. 
Milli Eğitim de var, seramik de var, metalürji de var, tıp da var. Allah muhafaza, şimdi böyle bir karar alsak, hangi sınav (!) ne kadar torpilli adam  varsa onları gönderir, bu suretle de devletin parası, nasıl dışarlarda çarçur olur, görürüz...
Neyse gelelim, Halil Şıvgın’ın yaşı geçmiş ama bakımlı Mercedesi’ne. 
Bak şimdi, benim yazdığımı da okumak öyle kolay iş değil!.. 

 

<