KALEMİM KONUŞTUKÇA / BAZI İNSANLARIN YERİ DOLDURULAMIYOR. ZEKİ MÜREN GİBİ... (1)
BAZI İNSANLARIN
YERİ DOLDURULAMIYOR.
ZEKİ MÜREN GİBİ... (1)
Engin KÖKLÜÇINAR
Türk Eğitim Vakfı’nın önemli bağışçıları için Lütfi Kırdar’da düzenlediği “Zeki Müren ve Safiye Ayla Ses Yarışması”nda rahmetli Zeki Müren’in barkovizyonda seyrettiğimiz, dinlediğimiz ve tüm katılımcıları gözyaşlarına boğan konuşması aklıma geldi.
Müthiş bir konuşmaydı. Bir daha bu ülkeye gelmesi mümkün olmayan, bu çok yönlü sanatçıyı daima hayranlıkla ve rahmetle anarım. İnanın O’nun ruhu için hergün bir fatiham mutlaka vardır. İddia ediyorum, Cumhuriyet dönemimizin, büyük insanlarından biridir. Belki de 10 büyüğünden biri... Türk sanat musikisinde de, konuşma sanatında da sessiz harfleri, sesli söyleyen tek insandır. Gazino sahnelerinde reform yapan, masalar arasına uzanan podyumlardan, saz sanatçılarının aynı model giysilerine, sahne ve ışık dekorundan, seyyar mikrofona kadar, sesindeki berraklıkla, güzellikle ve ismi gibi zekasıyla, herşeyi ilk kez yapan, model bir adamdır.
Son yıllarını Bodrum’daki evinde yalnız geçirdi. Hiç kimseyi, hiçbir medya mensubunu kabul etmedi. Anılarınla yaşadı. Bir gün TRT’nin önerisini kabul ederek, canlı yayına çıktı. O gün TRT de, müthiş bir jest yaparak, o canlı yayında büyük sanatçıya, ilk radyo programında kullandığı mikrofonu armağan etti.
Büyük Allah’ın işine bakın ki, ilk mikrofonuna kavuştuğu an ruhunu teslim etti. Yani sahnede doğdu, sahnede öldü...
Böyle ölüm kime nasip olur ki. Allah gani gani rahmet eylesin.
İşte ben bu büyük sanatçı için duygularımı yazdım. Benim ki de söz mü?
Siz büyük sanatçı Zeki Müren’in şu sözlerine kulak verin:
“Yalnız Allah’tan korkarım.
Allah’ın dediği olur.
Bu büyük alemi yaradan ve yöneten
Yüce Kudret.
Alnımıza bir yazı yazıyor...
Doğuyoruz, yaşıyoruz,
Ama pembe, ama gri ve de siyah,
Olaylarla geçiyor bir ömür.
Sonra da çaresi yok ölüyoruz.
Evet,
Bazen ölümü bile özlüyorum.
Ölüm özlenir mi diyeceksiniz?
Elbette özlenir.
O beni özlemeden ben yakınlık kurarım.
Yeterki.
Allah onun bile hayırlısını versin.
Gecinden versin.
Başkalarına çektirmeden,
Gına getirmeden,
Başka kimseleri rahatsız etmeden.
Ne demiş Atalarımız,
İki gün yatak, üçüncü gün toprak...
Toprak verimlidir.
Yine üzerimizde çimler, bitkiler,
Yine onların arasında kır çiçekleri,
Bahar rüzgarlarıyla sallanıp şarkılar söyleyecektir.
Yeniler yetişecektir.
Sonbahar gelir, kış gelir,
Ve de pıtır, pıtır,
O pembe baharlar sardımı etrafı,
Bambaşkadır. Doğum.
Tabii ki,
BAZI İNSANLARIN
YERİ DOLDURULAMIYOR.
ZEKİ MÜREN GİBİ... (2)
Engin KÖKLÜÇINAR
Kaderli doğmak diye bir olay da vardır.”
Evet, kaderli doğmak diye bir olay mutlaka var. Nitekim, yüce Allah, daha ana rahminde, alın yazısını yazar derler. Bu kadar ünlü bir insanın ızdırabını okuyorsunuz. Demek ki, kaderine isyan ediyor. Eee, ne yapacaksın, alın yazısı böyle imiş. İnsan doğarken bu kadere hazır olmalı.
Neyse ki, Bodrum O’nun için teselli veren, O’nu dinlendiren bir beldeydi. Ve biraz da Türkiye’de, Bodrum modasının öncülüğünü O yaptı. Şimdi “Neden Bodrum” başlıklı 17 Ekim 1986 tarihli yazısını da okuyalım mı;
“Bodrum bir tılsım, Bodrum bir büyü, Bodrum tarifi imkânsız bir tutkudur. Bodrum’da mavi, maviden daha mavi; beyaz beyazdan daha aktır. Herşey sıcacıktır Bodrumda. Davranışlar içtendir, dostluklar gerçektir, insanlar candandır.
Mitolojide büyük yer kapsayan enfes koylarında, insan, apayrı bir dünyayı yaşar...
Ya Bodrum’un geceleri?.. Geceler uzun, upuzundur Bodrum’da. Rüzgâr bir başka eser, yaprak bir başka kımıldar, deniz bir başka fısıldar ve de gözler bir başka buğulanır Bodrum gecelerinde...
Yeni aşklar doğar, yeni sevecenlikler filizlenir ve de ömür boyu süren hakiki dostluklar perçinlenir bu tılsımlı gecelerde...
Bodrum, büyük üstat Rahmetli Cevat Şakir’e çok şey borçludur. Bizler o büyük insanın Bodrum’a diktiği palmiyelerin bir tek dalı olabildiysek, kendimizi mutlu sayarız.
Bodrum halkı samimidir, esprilidir, sevdiğini candan sevip bağrına basmasını bilir, saygılıdır.
İklim olarak Bodrum, ömrü uzatan bir niteliğe sahiptir. Altı ay süren yazı ve ılıman geçen kışı ile her bünyeye yararlıdır. Bodrum’da (nem oranı) o kadar ölçülüdür ki, bu olay zaten “şifa” olarak ele alınabilir.
Bendeniz dokuz yıllık Bodrumlu’yum. Ömrümün en güzel yazlarını bu şirin ve eşsiz beldede yaşadım.
Yorgun kalbim, burada daha olumlu, daha duygulu, daha verimli atıyor... Mutluyum.
Bodrum beni büğüledi ve ben bu büğünün bozulmamasını yürekten diliyorum.
Saygılarımla efendim.”
Ölüm sonrası için bile büyüklüğünü öngörüşünü gösterdi. Tüm varlığını Mehmetçik Vakfı ve Türk Eğitim Vakfı’na bağışladı. Işıklar içinde yatsın