KALEMİM KONUŞTUKÇA / Benim gözümle 30. Yılda Marmara Grubu… (2)
Eşitlik ve kadın sorunlarını ise ulusal ve uluslararası platformlarda gündeme getiriyoruz.
Bu arada geride bıraktığımız yıllar içinde yedi ayrı Avrupa Birliği projesini ikisi İstanbul’da olmak üzere İzmir’de, Ankara’da, Kırklareli’nde, Mardin’de, Kars’ta başarıyla nihayete erdirdik.
Bütün bunları yazarken biraz da eşitlik ve kadın konusundaki düşüncelerimizi ortaya koymak isterim. Marmara Grubu Vakfı’nın AB ve İnsan Hakları Platformu, kadın ve erkek eşitliğine inanan ve bunu her platformda savunan ve gerçekleşmesi için projeler yürütüp uygulayan bir kuruluştur. Bu konudaki çalışmalarımızı Marmara Grubu Vakfı’nın AB ve İnsan Hakları Platformu yürütmektedir. Bu çerçevede diğer STK’ların da katılımı ile AB, insan hakları, kadın – erkek eşitliği, sürdürülebilir kalkınma konularında ulusal ve uluslararası çalışmalar tertiplemekteyiz. Diğer platformlarla işbirliği yaparak ortak konularda etkinlikler gerçekleştiren AB ve İnsan Hakları Platformumuz çalışmalarına 2000 yılında başlamıştır.
Avrasyalı kadın liderler, dünyanın lider kadınlarıyla, first lady’leriyle, kadın bakan ve milletvekilleri ile özgürlük, barış, eşitlik, yolsuzluk ve yoksulluk gibi konularda her yıl uluslararası forumlar tertip etmektedir. Demokratik bir anayasa nasıl olması gerekir konusunda ciddi çalışmalar gerçekleştirmektedir. Bu alanda siyasi parti ve seçim yasasının demokratikleşmesi konusunda TBMM dahil, çeşitli platformlarda AB ve İnsan Hakları Platformu olarak görüşlerimizi açıklamış bulunmaktadır.
Avrupa Birliği ile ilgili düşüncelerimize gelince, sivil bir kuruluş olarak Türkiye, Avrupa Birliği ilişkilerini, Avrupa ülkeleri Türkiye konusunda çifte standart uyguluyor diye düşünmekteyim. Avrupa ülkelerinin bu alanda Türkiye’ye bakış açılarını önemsemiyoruz. Zira biz Avrupa Birliği projesini bir barış projesi olarak değerlendiriyoruz. Avrupa Birliği düşüncemizi Türkiye’nin tarihi ve devam etmesi gereken bir hedefi olarak kabul ediyoruz. Bunu dinamizmin devamı ve inanırlığımızın kanıtı olarak telakki ediyoruz. İnanıyorum ki, Avrupa Birliği Türkiye’nin üyeliğiyle daha zenginleşecek, daha etkinleşecektir. 2023 yılına kadar bizim üyeliğimizin gerçekleşeceğine olan inancımız tamdır.
Zira Türkiye yüzyıllardır hala Rumeli dediğimiz bölge ile Avrupa’nın, özellikle de Balkanların önemli bir parçasıdır. Yüzlerce yıl önce İspanya’yı terk etmek zorunda kalmış olan Musevi cemaatine kucak açmış ve sıcak bir şekilde karşılamış olan Osmanlı İmparatorluğu’nun halefidir. Arap dünyasına derin kültürel ve dini bağları olan ve büyük çoğunluğu Müslüman olan bir ülke. Orta Asya ile dilsel, soy ve şimdi de güçlü ekonomik bağları olan bir devlet. Afrika’ya yatırım yapan, el uzatan bir ülke ve 1950’den beri batının ayrılmaz bir parçasıdır. İşte bu Türkiye, istikrarlı ekonomisiyle, demokratik ve çağdaş değerlere olan saygısıyla, dünyada kabul gören bir ağırlığın sahibidir. Dolayısıyla Türkiye dışarıda güçlü bir imaj ortaya koymaktadır.
Bu güçlü imajı, sivil toplum alanında Marmara Grubu Vakfı, uluslararası her platformda başarıyla yansıtmakta, bundan dolayı da yabancı çevrelerde ‘Türkiye’nin aydınlık yüzü’ olarak adlandırılmaktadır.”