KALEMİM KONUŞTUKÇA /Dünyanın En Şerefeli ve En Namuslu Adamlarında Biri Kim?
Bu ülkede en kolay şey namusluyum demek, en zor şey namuslu olmaktır.
Son yıllarda sık sık söylemek zorunda kaldığım bu söz, bana aittir. Çok da hoşuma gidiyor. Dürüst ve namuslu olduklarını söyleyen, şerefsiz ve namussuzları gördükçe, bu sözüm aklıma takılıveriyor.
Benim de çok dürüst olduğumu sanmayın… Mutlaka herkes gibi, bir fiyatım vardır. Neyse ki, bugüne kadar bir alıcı çıkmadı da, kenarından köşesinden namusluların eteklerine yapıştık. Ola ki, kuvvetli rüzgara kapılırsak, pat diye paranın ve makamın içine düşebilirim, haberiniz olsun.. Zaten o zaman, "bu ülkede en kolay şey namusluyum demek, en zor şey namuslu olmaktır" sözünü hemen ters yüz eder, değil söylemek, beynimin içinden kazırım bile…
Şöyle bir etrafınıza bakın, poposunda pantolon olmayanlar, adamını bulurlarsa,bir-iki ihale ile köşeyi dönerler. Bazıları rüşvet alıp, yakalansalar da, adı "hediye" olur, ağababaları hemen sahip çıkar. Her iktidar kendi zenginini ve fakirini yaratır. Böyle bir karmaşadır gider.
Şöyle memleketin haline bakarsın, sanki her yer güllük gülistanlıktır, gecenin bir yarısında caddeler, sokaklar arabaları almaz. Bazen o trafik yoğunluğunda, otomobillerin boş yere yaktığı benzini düşünürüm, herhalde Yeşilırmak gibi gürül gürül akıyordur derim.
Sonra da, herkes para yok diye ağlar, fakat milyon dolarlık villalar ekmek peynir gibi satılır. İki kişinin, aylık asgari ücret karşılığı yemek yediği marka mekanlarda, kuyruklar oluşur. Aldığı maaşı hiç tüketmeyip biriktirse, orta karar bir otomobili ancak 3 yılda alabilecek kişi, 3 günde banka kredileri ile özel araba sahibi olur.Bu ülkenin işine hiç kimsenin aklı ermez. Hiçbir ekonomist de bunu çözemez.
Bazı insanlar, hayatın faziletlerini sıraya koyarsa, orada namus, dürüstlük, haysiyet, şeref, her şeyin önünde gelir.. Bazı insanlarda da para, mal, mülk, makam…Bizlerde bunlardan hangisi, bizim düşüncelerimize yakınsa, ona hayranlık duyarız.
Mesela siz, şeref, haysiyet, namus, dürüstlüğe saygı duyarsınız, ben, bunu aptallık, salaklık olarak algılarım. Ben, parayı, malı, mülkü Tanrı'dan fazla severim, siz de beni hırsız, sahtekar, namussuz gibi görürsünüz., umurumda olmaz çünkü paranın her şeyi örteceğine inanmışımdır.
Hatta sizin bu hırsızlık ve soygunculuk o kadar içinize işlemiştir ki, tanıdığınız bir politikacının bundan 15 sene önce maaşı, 800 liradır, bir sene de 9.600 lira eder, hadi son 5 yılda da ayda 2.000 lira alsın, bir hesap 10 yılda 96.000, 5 yılda da 120.000 lira, hepsi hepsi 15 yılda 216.000 lira eder. Hadi onu da kenara koy, bir misli de benden dersiniz, eder 500.000 lira. Hem de yemeden, içmeden, hasta olmadan, çoluk çocuğu okutmadan, giyinmeden, gezmeden bu kadar…
Ehh ,15 yılın sonunda, villalar, lüks otomobiller, katlar, yatlar, yurtdışında okuyan aslan gibi çocuklar, kılıklar, kıyafetler, eşek yüküyle paralar nasıl olur, diye şaşarsınız.
Efendim, sakın şaşmayın. Ben bunlara şaşırmadım. Asıl ben, bunları yeterli bulmayıp, yedi sülalesini, 77 yıl bakacak servet, hazırlayanlara şaşıyorum.
Şimdi birde buna bakalım…
İran'da devrim muhafızları Amerika Büyükelçiliğine girerler ve CIA'nın raporlarına el koyarlar. Raporların birinde, "Rusya'da diplomatlık yapan büyükelçilerden, yalnız ve yalnız T.C. Büyükelçisi Fahri Korutürk, maaşını bankada bozdurur" notunu okurlar. Demek ki, diğer diplomatlar maaşları karaborsada bozdururlarmış, çünkü karaborsa resmi kurun 8-9 katı… Yani şeref ve namusu, Türk olmanın onurunu, paraya tercih etmek…
İranlılar bunu açıkladığında, bir Türk olarak gurur duydum, gözlerim doldu, yüreğim kanatlandı. Kendi kendime "Ey büyük Atatürk, sen kime nasıl davranacağını öyle iyi bilirsin ki, bir deniz subayı gence, soyadını verirken 'Korutürk" demişsin. Türk, ismine gölge düşürmeyen, onurlu, şerefli, namuslu, bu müstesna insan, 6. Cumhurbaşkanımızdı.
Fahri Korutürk'ün bu sorumluluğunu, bu namus anlayışını, hileli yollarla çabuk zengin olmasını beceren kişiler, banyolarının aynasına asmalı ki, her sabah yüzlerini yıkarlarken hiçbir sabun ve suyun, bu kiri temizlemeyeceğini görsünler…
Hani beğenmeyip de, zaman zaman saldırdığımız Amerikan Parlamentosundaki parlamenterler var ya, onlar her yıl Mayıs ayında, Federal Sayıştay'a gidip, mal beyanında bulunurlar ve vatandaşları, seçmenleri istedikleri gün gidip, bu beyanları incelerlermiş.. Tıpkı bizdeki gibi (!)…
Gerçi bizde böyle bir sistem olsa, gidip incelemek öyle pek kolay değil.
Sıkıysa inceleyin. Bakın, başınıza ne belalar çıkar, görün…