KALEMİM KONUŞTUKÇA /Onlar Gülümsedi, Biz Ağladık
Burhan Doğançay, Mehmet Ali Birand, Toktamış Ateş, Sadun Tanju ve İsmet Kür, birbiri ardından hayata veda ettiler. Bizleri eserleri, hizmetleri ve anılarıyla baş başa bırakarak… Ne çare ki; hepimizi üzen bu kayıplar peşpeşe geldi.
Ünü yalnız Türkiye’yi değil, dünyayı saran ressamımız Burhan Doğançay’ın eserleri, bir çok ülkede sanatçı hayranı insanların evlerini süslüyor, gözlerini, beynini dinlendiriyor. Amerika’nın en önemli gazetesi New York Times, Doğançay için sayfa ayırıyor ve “eserleri ünlü galerilerde devamlı sergilenen ressamdır” ifadesi kullanıyor. Yitirdik…
Sonra Mehmet Ali Birand. Azrail yaşlılara tuzaklar kurar, fakat bazen o tuzaklara gençler de takılır. İşte o, hangi yaşta olursa olsun, bedeni üstünde genç bir baş taşıyan, mesleğine aşık bir gazeteci. Onun ölümüyle mesleğimizde bir büyük meşale söndü. Söndü ama hepimiz gördük ki; onlarca el, o meşaleden kendi meşalesini yaktıktan sonra… Yetiştirdiği gazetecilerin, ustalarına olan bağlılığını ve vefasını medyada izledik. Sevilen bir insanın ölümsüzlüğünü, muhteşem manzarada gördük. Bu ilgi ve sevgi selini seyrettik. Sonuç Birand’ı da yitirdik…
Hemen peşinden Prof.Dr. Toktamış Ateş’in ölüm haberini aldık. Toktamış, mahalle arkadaşımdı. Gençlik yıllarının prestijli semtlerinden biri olan Laleli’de otururlardı. Dostluğumuz yoğun değildi. Vefa Lisesi’ne giderdi. Öğretmen olan annesi, semtimizde saygınlığı olan bir insandı. Ben annesinin öğretmen oluşuna imrenirdim. Okula giderken Toktamış’a rastlar, selamlaşır, sohbet ederdik. Gün geldi, hepimiz taşındık, birbirimizi görmez olduk. Yıllar sonra bir toplantıda onu akademisyen olarak gördüğümde çok mutlu oldum. Ona bu meslek çok yakışıyordu. Sık, sık toplantılarda bir araya geliyor ve yılların nasıl yıldırım hızıyla geçtiğini söylüyor ve ihtiyarladığımızdan konu ediyorduk. Yazdığı kitapları okurken onunla gurur duyuyordum. Hastanede olduğunu öğrendiğimde üzüldüm.Ölüm haberi ise, boğazımda düğüm düğüm oldu. Işıklar içinde yatsın…
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, 2002 Burhan Felek Ödülü ve Basın Şeref Kartı sahibi değerli büyüğümüz Sadun Tanju’yu da kaybettik. 89 yaşındaydı. Gazeteciliğe ve edebiyatımıza büyük katkıları vardı. Aydınlık yüzlü ve aydınlık kalpli bir duayendi. Başta Londra olmak üzere, dış ülkelerde de Türkiye’yi temsil etmiş, önemli ve değerli bir insandı. Uzun yıllar Cumhuriyet Gazetesi’nde “Olaylar ve Görüşler” ile “Haftanın Raporu” başlıklı fıkralar yazdı. Allah rahmet eylesin…
Yaprak dökümü devam ediyor. Ünlü yazar Pınar Kür’ün annesi, yine büyük edebiyatçı ve öğretmen Halide Nusret Zorlutuna’nın kardeşi yazar ve eğitimci İsmet Kür de vefat etti. 1916 doğumlu İsmet Kür’ün inceleme, araştırma, öykü, şiir, roman, anı türlerinde kitaplarının yanı sıra, radyo ve tiyatro oyunları vardı. Ona da rahmet diliyorum.
Bir mabedin girişinde şunlar yazıyordu: “Hatırlar mısın, sen doğduğunda ağlıyordun ve çevrendeki insanlar gülüyordu. Öyle bir hayat sür ki; sen öldüğünde herkes ağlasın ama senin yüzünde anlamlı bir gülümseme olsun.”
Evet, yüzlerinde anlamlı bir gülümseme olan bu insanları, başka dünyaya biz ağlayarak gönderdik. Ora neresiyse, orada da hep gülümsesinler…