KALEMİM KONUŞTUKÇA /Tokadı yedi de, balyozu kim vuracak…
Nasıl bir ülke olduk yarabbim… Geçmişte de fikir ayrılığımız vardı ama, hakaret, saldırı ve ille de yönlendirme hatta zorlama yoktu. Şimdi hepsi var. Liderlerden, sanatçılara; gazeteci ve yazarlardan din adamlarına kadar; herkes kendi düşüncesini kabul ettirmek uğruna ülkeyi huzursuzluğa sürüklüyor.
Türkiye’de meydana gelen olayları, birileri alkışlıyor, birileri yuhalıyor. Hatta alkışladığı olayın üç-beş gün sonra benzeri yaşanmışsa, ‘ o bizden değil’ anlayışıyla, bu kez de, dün alkışlattığını, yarın yuhalatıyor. Ayrımcılık kafaları karıştırıyor, doğruyu bulmakta güçlük çekiliyor.
TV’lerde izlediğimiz ve ayıpladığımız bazı ülkelerin parlamento kavgaları, bizde olağan hale dönüştü. Sokak didişmeleri, hırsızlık, trafik anarşisi, yolsuzluk, rüşvet, giderek artan zengin-fakir arasındaki uçurum, orta halli insanların çoğalan sıkıntıları, esnafın bitmeyen çilesi, kadına uygulanan şiddet ve daha birçok sorun, insanımızı çivili fıçıya sokmuş gibi…
Hele hiç aklımın ermediği bir şeyi söylemek istiyorum. Cebinde ekmek parası olmayanların, belinde ya silahı, ya bıçağı var. Bu ne rezalet. İnsan öldürmek normal bir olay gibi olmuş… En ciddi medyanın bile, haberlerinin yarısından çoğu katillerin, canilerin yaptığı katliama ayrılıyor. Psikolojik ve sosyolojik yardıma süratle ihtiyacımız var…
Birbirimize düşman gibi görmeye başladık. Kim ne derse desin, bir bölünme içindeyiz. Haberlere, gazetelere, televizyonlara bakmaya korkuyorum. Her ‘son dakika’ spotunu gördüğümde, yüreğimin atışı hızlanıyor. Ne kadar üzücü ki; sevgi ve tahammül denilen o yaradılış özelliği gitmiş, o insani huyun yerini, nefret ve hakaret almış…
Gün geçmiyor ki; onlarca kadına şiddet uygulamaktan, taciz etmekten ve öldürmekten vazgeçmeyen canilerden kurtulamıyoruz. Her gün yeni bir anayı, yeni bir bacıyı, yeni bir evladı toprağa veriyoruz. Korunma adına karakol kapısından dönen kadınlarımız, evine ulaşmadan gaddar bir adamın kurşunuyla hayata veda ediyor.
Kadını ikinci sınıf kabullenen kişiler bu şiddeti umursamıyor. Önemsemiyor. Hatta gülümseyip, ‘laikliğin ahlaksızlaştırdığı’ bir algı olduğunu savunarak, medyada boy gösteriyor. İşte son Özgecan olayına bakın…
Hayvan (kusura bakmayın adam diyemem) kıza saldırıyor, bıçaklıyor, öldürüyor, ellerini kesiyor, sonra yakıyor. Ülkenin duyarlı insanları bu vahşeti kınıyor. Gözyaşları sel, acılar dağ oluyor. Bu kez medyatik bir yaratık da, ortaya çıkıp, laik sisteme vurgu yaparak, ‘mini etek giyip soyunmasın” diyebiliyor…
Allah’ım sen bize sabır ihsan eyle…
Fuhuş skandalına bulaşan, şımarık, cahil cühela, kendini filozof sanıp, laf ebeliği yapan, aşağılık kompleksi içinde kıvranan bu zavallı; aklı sıra reyting uğruna bir şeyler yapmak, birilerine yaranmak istedi. Olmadı. Beceremedi…
Aslında bu tipleri medyatik yapan, bizim sorumsuz medyamızdır. Sen bu yaratıktan bir satır konu etmezsen böyle canlılar türemezler.
Ne demiş Mevlana Hazretleri; “Bir lafa bakarım, laf mı diye. Bir de adama bakarım, adam mı diye…” Bu kez medya, Mevlana Hazretleri’ni dinleyip, hem lafa, hem de adama bakıp karar verdi. Her şeyi eleştirmeyi marifet sayan, bilgi fakiri, kadın düşmanı, umduğunu bulamadan, bu aykırılığını eline-yüzüne-gözüne bulaştırdı. Yalakalığı tutmadı. Bir tokat Acun’dan yedi. Bir tokat Galatasaray kulübünden yedi. Bir kaç tokat da medyadan yedi.
Şimdi asıl tokadı, hayır hayır tokadı değil, balyozu; bu gibi olaylarda son derece hassas olan bazı siyaset adamlarından yemesini bekliyoruz…