KALEMİM KONUŞTUKÇA / YORUMSUZ BİR HAYAT HİKAYESİ...
Bazen bir kitabın anlatamadığını, birkaç kelime anlatır. Bazen seyrettiğiniz bir tiyatro eseri, bir film insanı öyle etkiler ki, yıllar geçse onu unutamazsınız.
İşte ben de birkaç hafta önce arkadaşım İnşaat Yüksek Mühendisi Muzaffer Akın’ın bürosundaki dergileri karıştırırken, İstanbul Teknik Üniversitesi İşletme Mühendisliği Fakültesi’nin yıllığında aşağıda okuyacağınız yazıyı buldum.
Yazarı belli değil, anonim diyor. Bence bu anonim değil. Aklı başında, eli kalem tutan biri yazmış bunu. Yazık ki, adını bilemediğimden yazamıyorum, ama eline, beynine sağlık diyor ve kararı size bırakıyorum;
Küçük istavrit yiyecek bir şey sanıp
Hızla atıldı çapariye
Önce müthiş bir acı duydu dudağında
Gümbür gümbür oldu yüreği
Sonra hızla çekildi yukarıya
Aslında hep merak etmişti
Denizlerin üstünü
Neye benzerdi acep gökyüzü
Bir yanda büyük bir merak
Bir yanda ölüm korkusu
“Dudağı yarıklar” denir, şanslıdır onlar
Hani görüp de gökyüzünü, insanı
Oltadan son anda kurtulanlar
Ne çare balıkçının parmakları hoyratça
Kavradı onu
Küçük istavrit anladı; yolun sonu
Koca denizlere sığmazdı yüreği
Oysa şimdi yüzerken
Küçücük yeşil leğende
Cansız uzanıvermiş dostlarına
Değiyordu minik yüzgeci
İnsanlar gelip geçtiler önünden
Bir kedi yalanarak baktı
Gökyüzünün içinden
Yavaşça karardı dünya
Başı da dönüyordu
Son bir kez düşündü derin maviyi,
Beyaz mercanı, bir de yeşil yosunu
İşte tam o an eğilip aldım onu
Yürüdüm deniz kenarına
Bir öpücük kondurdum başına
İki damla gözyaşından ibaret
Sade bir törenle saldım
Denizin sularına
Bir an öylece bakakaldı
Sonra sevinçle dibe daldı
Gitti, tüm kederimi söküp atarak
Teşekkürü de ihmal etmemişti;
Birkaç değerli pulunu
Elime avuçlarıma bırakarak,
Balıkçı ve kedi şaşkın şaşkın
Baktılar yüzüme
Sorar gibiydiler neden yaptın bunu diye
“Bir gün dedim bulursam kendimi
Yeşil leğendeki küçük istavrit kadar
Çaresiz, son ana kadar
hep bir umudum olsun” diye.