KALKINMA VE SANAYİLEŞME
KALKINMA VE SANAYİLEŞME
Kalkınma ile sanayileşmenin karşılıklı ilişkilerinde ilk olarak dengeyi kuran Atatürk, daha 1921 yılının 15 Temmuzunda:
" Silahı ile olduğu gibi aklı ile de mücadele mecburiyetinde olan milletimizin birincisinde gösterdiği kudreti ikincisinde de göstereceğine aslâ şüphem yoktur. Milletimizin saf seciyesi istidat ile doludur."
1970 Anayasamızın 41. Maddede devletimize önemli bir görev yüklemiştir. Bu görev şudur :
" İktisadi ve sosyal hayat, adalete, tam çalışma esasına ve herkes için insanlık haysiyetine yaraşır bir yaşayış seviyesi sağlanması amacına göre düzenlenir.
İktisadi, sosyal ve kültürel kalkınmayı demokratik yollarla gerçekleştirmek; bu maksatla milli tasarrufu artırmak, yatırımları toplum yararının gerektiği önceliklere yöneltmek ve kalkınma planlarını yapmak devletin görevidir."
Yine 1970 Anayasamızın 40. Maddesi ikinci paragrafında : " Devlet, özel teşebbüslerin milli iktisadın gereklerine ve kararlılık içinde çalışmasını sağlayacak tedbirleri alır."
Demek suretiyle karma ekonomiyi, Atatürk'ün arzuladığı biçimde dile getirmiş bulunmaktadır..
Atatürk'ün ekonomik devrim ilkesini özetlersek :
Devletçiliğin ağır bastığı bir karma ekonomi ile , özel sektörün de çalışmasını kanuni tedbirle teşvik ederek ağır sanayinin küçük yan çarklarını onlara çevirmek ve böylece yurt kalkınmasını sağlamaktır.
Devletçilik ilkesine bağı altında incelediğimiz, Atatürk'ün Milli ekonomik görüşlerini böylece açıklığa kavuşturduktan ve bizzat Atatürk döneminde uygulanan Birinci Beş Yıllık Sanayi Plânının yurdumuza kazandırdığı ekonomik gücü gözler önüne serdikten sonra hâlâ, Atatürk'ün belli bir ekonomik görüşü yoktu diye mesnetsiz iddialar ileri süren aşırı solcular, acaba bu bahanelerini hangi çuvala sokacaklar.
Günümüzde bile Atatürkçü çizgiye dönülmüş ve kalkınma plana bağlanması, bir anayasa görevi olarak devlete verilmiştir. Halen bu uygulamaların içinde bulunmaktayız.
Kardeşlerim; Devletlerin, milli ekonomik varlıklarına dikkat etmesi gerekir. Öncelikle Yap, işlet, devret modeli veya özelleştirilme modeli çok hassasiyet ile yapılması gerekir. Milli esasları ve vatandaş hakkını gözeterek yapılmalı veya esasları üzerinde dikkatle durulmalıdır.
Bana sorarsanız; yabancı özelleştirme kapalı imtiyaz verme şeklidir. Atatürk, az zamanda büyük işler yaptı. Demirel Boğaz köprüsünü yaptı, devletin ve vatandaşın kaynaklarından ödün vermedi.. Kasamda param varsa neden yıllarca özel sektöre para verelim, o da dövize çevirip yurt dışı kredi borcu ödesin..
Elektrik, doğalgaz ve köprüye ödediğimiz Türk paraları, dövize çevrilip, kazandığımız dövizler son sürat yurt dışına akıyor.. Öyle olursa Kasamızda döviz mi kalır ?
Bu benim görüşüm. Düşünüyorum da aklıma sen devletten daha iyi mi bileceksin geçiyor...
Tanrı Türkü Korusun.
Sevgi ve Saygılarımla.