KALKINMALIYIZ...
KALKINMALIYIZ...
Türkiye Cumhuriyeti, İslam dünyasında ortaya çıkan ilk cumhuriyettir. İstiklal savaşında elde edilen başarı sonucu kurulan bu cumhuriyet, İslam ülkeleri arasında yetişmiş eleman bakımından en üst düzeydedir. Bilimde, teknikte, sanayide büyük mesafeler kat etmiş olan Türkiye'nin gelişme ve değişmesinde cumhuriyeti kuranların rolü büyük olmuştur.
Zaten cumhuriyet fazilet demektir. Cumhuriyetin hedefi ise özgürlük ve gelişme, refah ve mutluluk elde etmek, çağı yakalamak, maddi- manevi nimetlerden azami derecede yararlanmak demektir.
Dünyada ilk defa Cumhuriyet tarzındaki yönetim biçiminin uygulamasını İslam'ın ilk dönemlerinde görmekteyiz. Katı saltanat rejiminin dünya yönetimleri üzerinde hakim olduğu dönemlerde, Peygamberimiz Hz. Muhammed (SAV) ve onun ardından gelen arkadaşları o günün dünyasında kelimenin tam anlamı ile cumhuriyet tarzında bir yönetim biçimi gerçekleştirmişlerdir.
Düşünce ve inancı göstermelik değil gerçekten özgürleştirmişler. Bilime ve bilim adamlarına kutsallık derecesinde değer vermişler.
Cumhuriyetimizin başlangıcından günümüze 100 yıl gibi uzun bir zaman dilimi geçmiş olmasına rağmen, hâlâ çağdaş medeniyet ve refah düzeyini yakalayamamış olmanın ıstırabı yaşanmaktadır.
Kendi kendimize şu soruyu sormalı ve cevabını aramalıyız: Bugüne kadar neden cumhuriyetin gösterdiği hedefe ulaşamadık?
Bu sorunun cevabını bulmak için herkesin bizzat öz aklı ile düşünmesi ve çareler üretmesi gerekir. Peygamber efendimizin bir hadisin de şöyle buyuruyor: "Akıllı kimse kendini sorguya çeken insandır"
Bu değerli sözler olunca ilk aklıma gelen Prof. Dr. İ. Hakkı Aydın Hoca oluyor. Diyor ki;
“ŞAYET...
Şayet; evrimi milyonlarca yıl süren insanoğlu tarafından, cezalandırılan İslam Âlimleri bir yana, Mısırlı Kamose- Menes ve Amentebat, Romalı Flavus Lucretius, Antik Yunanlı Sokrat, İtalyan Giardani Bruno, Fransız Antoine Lavoisler ve Avrupa engizisyon mahkemelerinin yakılarak ölüme mahkum ettiği 50.000'den fazla aydın, düşünür, filozof ve sanatçı katledilip soyları yok edilmeseydi, Paleolitik Çağ'dan itibaren son 40.000 yılda, dinlere, tanrılara, dogmalara tabulara, masallara inanmadığı için yaklaşık 143 milyon üstün zekalı insan öldürülüp soyları kesilmeseydi ve devam etseydi, günümüz dünya nüfusunun %5' değil, %35' üstün zekalı olacaktı.
Bağdat, Endülüs ve İskenderiye kütüphaneleri yakılmamış, akıllı ve zeki insanların genleri sonraki kuşaklara aktarılmış ve daha da gelişmiş, hayata katkı sağlayan üstün zekalı toplumlar ve kişiler söz sahibi olacak, ve galaksiler arasında ücretsiz seyahat ediyor ve istediğimiz gezegende yaşıyor ve tatil yapıyor olacaktık!” diyor İ. Hakkı Aydın Hocam.
Kardeşlerim Allah'a şükürler olsun ki, ülkemizde akıl gücüne sahip, zeki becerikli ve kabiliyetli yetişmiş çok sayıda eleman bulunmaktadır. Buna rağmen beyin gücünden gereği gibi yararlanılmamaktadır. Bunun nedenleri belli, çözümleri bellidir. Hocamın yukarıda ki belirttiği gibi , dogmalarla, hikayelerle çocuklarımızı zehirlememeliyiz. İlime, bilime yönlendirmeli, matematik, fizik dersleri ile üstün nesiller yetiştirmeye gayret etmeliyiz...
Dünyada en iyi memleket biz değiliz, en ileri memleket de biz değiliz; ama, dünyada en kötü memleket, en geri memleket de biz değiliz. Kendi kendimize haksızlık olur. Sorunlarımızı meselelerimizi , kemdi kendimizi bunların altından kalkamayacak durumda bir takatsizliğe sürükleme sebebi sayarsak, zaten onların altında ezilmişizdir. Gayet gerçekçi olmak, soğukkanlı olmak lazımdır.
Sorun şudur; geriye dönün bakın, Büyük Atatürk'ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti bugün İzmir'den , Hopa'ya 13 saate gidiyor, İzmir'den Hopa'ya 13 günde gidemezdi. Bu gün Atatürk'ün kurduğu Cumhuriyetin, her köyünde okul var, her köyünde ışık var, her köyünde telefon var, her köyü de yol var, sanayi ülkesi dir, bu güzellikler diyarı...
Ulu Atatürk'ün dediği gibi çok çalışmalıyız..
Tanrı Türkü Korusun.
Sevgi ve Saygılarımla.